Makaleler

Koçgiri Bir Direniş Başkaldırısıdır

Gelo ew ki ye / Jı wé da te ye

Çı bejnik le ye / We ki reyhan e

Navé wî Alîşer e / Him mér e him reyber e

Li çiya ye / Koçgîriyê zulfîkare(1)

Öncelikle bilinmelidir ki, 1921 de Koçgiri (2), 1925 te Zilan ve 1937-38 de Dersim’de yaşananlar, resmi tarih belgelerinde tahrif edilerek gösterilmeye çalışıldığı gibi asla isyan değil, birer katliamdır, hatta soykırım girişimleridir.

Selçuklularda, Osmanlılarda defalarca denenen katliam ve soykırımlar ne yazık ki, Cumhuriyet rejimi kurulduğunda laikliğin uygulanacağı, demokrasinin geleceği umuduyla Kurtuluş Savaşına maddi, manevi, askeri tüm güçleriyle katılan ve Cumhuriyetin kurulmasına büyük katkı sunan Alevi ve Kürtler için uygulanmaya devam edildi. Yani Aleviler ve Kürtler daha önceki inkâr, dışlanma ve aşağılanma politikalarıyla yüzyüze kalmaya devam ettiler.

Oysa Kurtuluş Savaşı öncesi Kürtler ve Alevilerle bağımsızlık sonrası için “siyasal” ve “kültürel” özerklik protokolleri imza altına alınmıştı.. Ancak İttihat ve Terakki’nin “tek dil, tek din, tek millet”(3) politikası Kürtleri Türkleştirmek, Aleviliği de İslam içinde eritme, yani Sünnileştirmek gibi amaçlara hizmet ediyordu.

Kurtuluş Savaşının hemen ardından bu dışlanma, yok sayılma, asimilasyon siyaseti giderek açığa çıkınca, bunu gören özellikle Koçgiri, yani Kuzey Batı Dersim Bölgesindeki Alevi Kızılbaş Kürtler, Ankara hükümeti ile “özerklik” talebiyle bazı görüşmeler ve yazışmalar yapılır. Bu yazışmalarda, “bölgedeki Türk memurların ve Koçgiri Bölgesini abluka altına alan askerlerin geri çekilmesi, Kürt mahkumların derhal serbest bırakılması” gibi talepler de bulunuyordu..

Ama genlerine işleyen “Osmanlıda oyun bitmez” özelliği, Ankara hükümetinde de etkindi ve Koçgiri Bölgesindeki Kürt ve Alevilerin bertaraf edilmesi için, 9 Aralık 1920 de Nurettin Paşa komutasındaki Merkez Ordusuna, Koçgiri’yi, tenkil etme (bastırma, katliam) emri verildi. O Nurettin Paşa ki, 1915 yılında Ermenileri hunharca katlettikten sonra şöyle diyordu: “Zo” diyenleri temizledik. Şimdi “Lo” diyenlerin köklerini de ben temizleyeceğim”. Nurettin Paşa ile birlikte görevlendirilen biri daha vardı ki, bu kişi 1914-1915 yıllarında Karadeniz’de Pontus Rumlarını ve Erzurum Kars yöresinde Ermenileri öldürme, tecavüz etme, yağma yapan, bu başarılarından ötürü ödüllendirilip Muhafız Alayı komutanı yapılan Giresunlu eşkıya katil Topal Osman’dı. İşte o Topal Osman şimdi de bizzat Mustafa Kemal Hükümetinin talimatıyla Koçgiri bölgesinde cinayetler, tecavüzler işlemek, evleri, köyleri yakmak, köylülerin her türlü ziynet eşyasını yağmalamak, hatta hayvanlarını öldürmekle görevlendirilmişti.

O Topal Osman, alçakça, kalleşçe ve insanlıktan nasiplenmemiş bir mahluk gibi onlarca Koçgiriliyi katletti, işkence etti.. Kendisi ve piyon itleri kadınlara, kızlara tecavüz etti. Atalarımızın evleri yakılıp yıkıldı, tarlaları, mal davarları bile katledildi. Çengelli, Kızıldağ ve Beydağı’nın birçok yerinde, derelerde, tepelerde çatışmalar devam etti. Bir tarafta “ikrârından vazgeçmeyen, onurları, vatanları, aileleri, çoluk çocukları için ölümü hiçe sayan Koçgirililer”, diğer tarafta alçakça, hayasızca öldürmeye, tecavüze, çalıp çırpmaya, yağmaya gelmiş Topal Osman ve köpekleri… Katliam sırasında yaklaşık olarak 500 Koçgirili öldürüldü, yüzlerce kişi yaralandı ve yaklaşık 2.000 kişi başka şehirlere sürgüne gönderildi.

İkrâr verenlerin bir kısmının çeşitli nedenlerle yardıma gelmemiş olmasına rağmen, Alişan, Haydar Beyler, Alişer ve Zarife Xanım ile Filik Ali, Kızıltepeli Rıfat, Karamanlı Nuri ve Koçgirili isimsiz kahramanları, Koçgiri yiğitleri, kendilerinden hem sayıca, hem de askeri teçhizat ve silah açısından çok fazla sayıdaki güçlere karşı yiğitçe bir direniş sergilediler.

Koçgiri katliamı bizim acılarla örülü tarihimizin en önemli tarihi dönemeçlerinden birisidir. Dününe sahip çıkmayanlar, geçmişte çekilen onca acıyı, zulmü, akan kanı görmezden gelenler yarınlarına, geleceklerine de asla yön veremezler. Geçmişi unutanlar her zaman yeni felaketlerle yüz yüze kalacaklarını unutmamalıdırlar.

Gelecekte buna benzer acıları yeniden yaşamak istemiyorsak tarihimize, kültürümüze ve değerlerimize dört elle sarılmalıyız. Biliyoruz ki, unutmak yeni felaketlere davetiye çıkarmak, göz yummaktır. Ki, unutmak sadece geçmişe değil, gelecek kuşaklara da ihanet etmek demektir. Koçgiri ile ilgili kurumların bir araya gelerek Koçgirinin önderleri Alişer Efendi ve Zarife Xanımın heykelini dikmek için biran önce gerekli girişimlerde bulunmalıdır..

Koçgirililerin tarihlerine, değerlerine sahip çıkacaklarına olan inancımı koruyor ve 94.yılında Koçgiri katliamında yitirdiğimiz yiğitlerin, ana-babaların, çocukların anıları önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum.

Erdal YILDIRIM

25.07.1958 tarihinde Sivas, İmranlı ilçesi Sandal Köyünde dünyaya gelen Erdal YILDIRIM, 2 yıl komşu köy Çandır’da okuduktan sonra İstanbul’da ilk, orta ve lise öğrenimini tamamladı. İlk gençlik denen yaşlarda tanıştığı sol, sosyalist düşünceyle ülkede sürdürülen demokrasi mücadelesinde yerini aldı. Ve yıllarca da bu mücadelenin bir neferi olmaktan gururla yaşamını sürdürmeye çalıştı. 1979 yılında gittiği Almanya’dan birkaç ay sonra ülkede sürdürülen demokrasi, özgürlük ve güzel yarınlar mücadelesinde yer almak üzere ülkeye geri döndü. 1981 yılında kazandığı Marmara Üniversitesi-Atatürk Eğitim Fakültesinde Almanca Öğretmenliğini kazandı ve 1985 yılında mezun oldu ve özel sektörde çalışma hayatına başladı. 1993 yılında İstanbul’da kurulan İmranlı Köyleri Kültür Dayanışma Derneği (İMDER) kurucusu olup yönetim kurulu üyeliği ve 1 yıl İm-der Başkanlık görevini sürdürdü. Aynı yıl 2 Temmuzda Sivas Madımak Otelinde yaşanan ve 33 canın yakılarak öldürüldüğü katliamdan sonra Kadıköy’de kurulan Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Kadıköy Şubesi üyesi oldu. 1994-1997 ile 2003-2005 yılları arasında PSAKD Kadıköy Şubesinde yöneticiliği; 2004 -2008 yılları arasında da PSAKD Genel Merkez Yöneticiliği ve Kültür Sanat Sekreterliği görevlerinde bulundu. 1997 yılında kapanmış İm-Der’den sonra bir kez daha 2000 yılında kurulan İmranlı Köyleri Kültür Dayanışma Derneği (İmranlı-Der) Yönetim kurulunda 2004-2006 yılları arasında görev yaptı. Özelde Alevilik, Aleviliğin yaşadığı inkâr, imha, katliam ve asimilasyon sorunları ile genelde ülkede sürdürülen demokrasi, eşitlik, özgürlük, temel hak ve özgürlükler, emek mücadelesinde fiili olarak yer aldı. Bu konularda çeşitli gazete, dergi ve internet sitelerinde makale, köşe yazısı yayınlanmakta olup, halen PSAKD Kadıköy Şubesi Yönetim Kurulu üyeliği görevini sürdürmektedir.

Benzer Haberler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Bu Haberde Dikkatinizi Çekebilir!
Kapalı
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün