Türkiyeden Haberler

Turgut Öker: Bu Seçimde Alevilerin Gönlü Tutsaklıktan Kurtulacak!

Öker, zulüm gören ve ezilen halkların kaderinin bir olduğunu söyleyerek bütün farklı inançların, dillerin, kültürlerin, eşit koşullarda bir arada yaşayabildiği bir Türkiye umudunun HDP ile mümkün olacağını ifade etti.

HDP İstanbul Birinci Bölge milletvekili adayı Turgut Öker, Avrupa ve Türkiye’de Alevi kimliğiyle örgütlenmenin yaratılmasında büyük payı olan siyasetçilerden biri. Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’nun (AABK) kurucu başkanı olan ve bu görevi yıllarca sürdüren Öker’in en önemli hedeflerinden biri de Alevi kimlikli bir siyasi hareket yaratmak. ANF’ye konuşan Öker, zulüm gören ve ezilen halkların kaderinin bir olduğunu söyleyerek bütün farklı inançların, dillerin, kültürlerin, eşit koşullarda bir arada yaşayabildiği bir Türkiye umudunun HDP ile mümkün olacağını ifade etti. Turgut Öker, “Bu seçimde bugüne kadar CHP’nin oy deposu olarak görülen ve yıllarca gönülleri tutsak olan Alevilerin HDP’yi tercih edeceğini düşünüyorum” dedi.

Kendinizi tanıtabilir misiniz?

1961 yılında Sivas Yıldızeli İslim köyü doğumluyum. İslim köyü Pir Sultan’ın köyünün komşusudur. Çocukluğum bu köyde geçti. Ortaokulu Sivas’ta, liseyi ise İstanbul Kartal’da okudum. Lise yıllarımda devrimcilikle tanıştım ve 1978 yılında Dev-Yol davasından 1 yıl cezaevinde yattım. Cezaevi arkadaşlarım İsmail Beşikçi, Yılmaz Güney ve Türkiye sosyalist hareketinin önemli şahsiyetleriydi. Ailem 1960’lı yıllarda Almanya’ya işçi olarak gitmişti ve yazları ben de yanlarına gidiyordum. Almanya ile 73’ten 79’a kadar ilişkim oldu. Cezaevinden çıktıktan sonra ise babam beni aldı Almanya’ya götürdü. Aslında geri döneceğim diye kısa süreliğine gittiysem de, 12 Eylül faşist cuntasının gelmesiyle orada kalmak zorunda kaldım.

Almanya’da da mücadeleyi sürdürdünüz neler yaptınız?

1980 sonrası Türkiye’yi vuran faşist cuntaya karşı Avrupa cephesinde, Türkiye’de yürütülen devrimci dayanışma, cezaevleriyle dayanışma ve Türkiye’de zor durumda olanların Avrupa’ya getirilmesi gibi alanlarda görev aldım. Daha sonra 1982 yılında, Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi oluşturuldu. İçinde Kürt hareketi, TİKKO, TKEP ve birçok sosyalist hareket vardı. Ben o cephe içerisinde 1985 yılına kadar mücadele ettim, daha sonra 1988 yılında dünyada ilk kez Alevi adıyla kurulan Hamburg Alevi Kültür Merkezi’nin kurucuları içerisinde yer aldım. Çok az sayıda arkadaşla Alevi Kültür Merkezi’ni kurduk ve Alevi adıyla yaygın bir şekilde başta Almanya’da olmak üzere, daha sonra Avrupa’nın diğer şehirlerinde bu kültür merkezlerini kurduk. 1993 yılında ise Sivas Madımak katliamından sonra Alevilerin Avrupa çapındaki örgütlenmesinin doğrudan içinde yer aldım. 1993’ten 96’ya kadar Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu sekreterliğini yaptım. Daha sonra, 1998 yılının sonundan itibaren Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu başkanlığına geldim ve Fransa, Avusturya, İsviçre, Belçika, Danimarka gibi Avrupa çapında 2 ülke, 7 federasyon temsilciliği üzerinden 2002 yılında Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’nu (AABK) kurduk. Ben bu konfederasyonun kurucu genel başkanı oldum ve yaklaşık 13 yıl aralıksız AABK’nın genel başkanlığını yaptım.

Hem 1993 Madımak katliamında, hem de 1995 Gazi katliamında Alevilerin duygusal tepkisinin Avrupa ve Türkiye’de örgütlü alana yöneltilmesinde rol oynadım. Bütün mahkeme süreçlerine de katıldım. Örneğin Madımak Oteli’nin önünde anma yapılamazdı. Madımak’ın önüne ilk gidenlerdenim. Çok az sayıda arkadaşla Madımak’ın önüne gelip 30-40 kişi ile anmayı gerçekleştirdik, daha sonra bu katılım kitlesel bir boyuta ulaştı. “Alevilerin ibadet yeri cemevidir” kampanyasında yer aldım ve Avrupa’dan gelip Dersim, Erzincan, Varto, Kütahya, Sivas gibi birçok şehirde cemevlerini inşa ettik. Alevilerin Türkiye’de de Alevi adıyla tarih sahnesine çıkmasında aktif bir yer aldım. Ayrıca Avrupa’da pedagoji okudum ve 10 yıl Hamburg’da gençlik merkezlerinde yöneticilik yaptım. Türkiyeli insanlara sosyal alanda danışmanlık yapan kurumların başında bulundum. Sonra 2007 yılında zorunlu din derslerine karşı Türkiye’de ilk kez Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) götürülen Hasan ve Eylem Zengin davası vardı, ben de o davada Alevileri temsil eden bilirkişi olarak yer aldım. Almanya’da 80’li yıllarda kurulan Yeşiller Partisi’nin kuruluşunda yer aldım. Belirli bir süre onların danışmanlığını yaptım. Geçen ay HDP’den adaylığım kesinleşince bu görevimden ayrıldım.

MAZLUM HALKLARIN KURTULUŞU ORTAKTIR

Niye HDP?

Biz Almanya’da, “Almanya Almanlarındır. Kara kafalı Türkler defolun” yaklaşımı karşısında Alman ırkçılığına karşı, “Almanya artık sadece Almanların değildir. Almanya artık Almanya topraklarında yaşayan herkesindir” sloganıyla mücadele ettik. Ulus devlet yerine çok uluslu, çok devletli, çok dilli, demokratik toplum modeline ihtiyaç olduğunu savunduk, yoksa bize yaşam alanı sunulmuyordu. Dolayısıyla ben yaklaşık 35 yıldır bu perspektif ve bakış açısını hep destekledim ve Alevi örgütlenmesindeki bakış açım da budur. Artık bir ırk ya da bir inanç temelinde değil, bütün farklı inançların, dillerin, kültürlerin, eşit koşullarda bir arada yaşayabildiği, kendini ifade edebildiği, herkesin eşit haklara sahip olduğu bir dünyada huzur, kardeşlik olabileceğine inanıyorum. Bütün bu olanakların HDP ile mümkün olacağını bildiğim için orada siyaset yapmayı seçtim. Benim açımdan zulüm gören, ezilen halkların kaderi bir. Mesela Irak’ta Türkmenlere saldırıldı, ne NATO sahip çıktı onlara, ne de Birleşmiş Milletler. Şengal’de Êzidiler katledildi yine kimse kılını kıpırdatmadı. Bütün bu halklara sahip çıkan Kürt Özgürlük Hareketi oldu. Bu durum da Alevilerin bakış açısında bir dönüm noktası oluşturmaktadır. Mazlum halklar olarak kurtuluşumuzun ortak olduğunu idrak ettiğim için HDP’yi seçtim. Eğer Kürt hareketi bu DAİŞ barbarlarının önünü kesmeseydi Türkiye kan gölüne dönecek ve DAİŞ’in ilk saldırdıkları Aleviler olacaktı. Biz o nedenle sadece HDP ile dayanışmıyoruz, HDP ile varlığımızı, geleceğimizi birlikte inşa ediyoruz.

ALEVİLER TÜRKİYE’DE MİLYONLAR OLMALARINA RAĞMEN ÖRGÜTLÜ DEĞİLLER

Siz Alevilerin Türkiye’deki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Yeterince örgütlü olduklarını düşünüyor musunuz?

Türkiye’de Avrupa’daki gibi güçlü değiliz. Avrupa’da bize bağlı 270 Alevi kurumu var ve biz şu an Avrupa’nın en kitlesel inanç örgütlenmesiyiz. En son Soma’daki madem katliamında olduğu gibi sokağa çıktığımız zaman en az 150 bin kişiydik. Ama Türkiye’de milyonları bulan sayımıza rağmen, o oranda bir örgütlülüğümüz yok. Çünkü bu devlet böl-parçala-yönet anlayışıyla sadece halkları birbirinden uzak tutmadı, bir inanca mensup olan insanları da kendi içinde birbirinden uzak tuttu, el attı, çatıştırdı, parçaladı. Örneğin kendi yedeğinde İzzettin Doğan’ın başında bulunduğu Cem Vakfı gibi bir örgütlenme gerçekleştirdi. Sonuçta o vakıf devletin içimizdeki elidir, örgütlenmesidir. Alevi sermayedarları yönetenlerden korktuğu için, kredisi kesilir, iş yerine baskın yapılır, ekonomik faaliyetleri olumsuz etkilenir diye bu işlerden uzak durdular. O nedenle Alevi hareketi Avrupa’da olduğu gibi kendi kökleri üzerinden gelişemedi Türkiye’de. Bölük pörçük bir yapı var ve hâlâ devlet kendi Alevisini yaratmaya çalışıyor. O nedenle Aleviler ciddi bir şekilde sindirilmiş, korkutulmuş, kendi benliklerinden uzaklaştırılmış durumda.

KURTULMANIN YOLU SİYASETTE GÜÇ OLMAKTAN GEÇER

Alevilerin bu durumdan çıkış yolunu nerede görüyorsunuz?

Alevilerin gördüğü zulümden kurtulmalarının tek yolunun siyasette de bir güç olmaktan geçtiğini düşünüyorum. Çünkü bütün sorunlarımızın kaynağı siyaset. İlk önce 1924’te tekke ve zaviyeleri yasaklayan kanunla birlikte tüm dergahlarımıza el koyuldu, işgal edildi. Bizim dedelerimizin, pirlerimizin, mürşitlerimizin hizmeti yasaklandı ve halen cemevlerimiz ibadethane olarak kabul edilmiyor. Bu anlamda Aleviler olarak varlığımız siyaset tarafından ortadan kaldırıldı. Türk-İslam sentezi ideoloji Alevileri bu noktaya getirdi. Bu anlamda da Alevilerin kurtuluşu, inanç ve özgürlüklerine kavuşması ancak siyasette kendi sorunlarını kendilerinin çözeceği bir güç olmasından geçtiğini yıllardır ifade ediyoruz.

HEDEF ALEVİ KİMLİĞİ HAREKETİ YARATMAK

HDP çatısı altında böyle bir örgütlenme mümkün mü?

Evet. Çünkü Alevilerin tarihinde ilk defa bir ittifak gücü olarak HDP içerisinde yer aldık. Alevilerin sorunlarını doğrudan meclise yansıtmak, Alevilerin sesi olmak, dili olmak olanağını bulacağız. Bu durum Aleviler açısından önümüzdeki dönemde derlenmede, toparlanmada, kendi iradesini oluşturmada önemli bir kazanım olacak. Bu şekilde bu dağınıklığa son vereceğiz ve güçlü bir Alevi hareketi yaratacağız. Benim en önemli hedeflerimden birisi aynen Kürt hareketinin yaptığı gibi Alevilerin bütünlüğünü kapsayan Alevi kimlikli bir siyasi hareket yaratmak. Bunun içerisinde aynen bugün HDP’de olduğu gibi Kürt hareketi, sosyalistler, ezilenler olacak.

Bunu HDP’nin içinde mi yoksa dışında mı oluşturmayı düşünüyorsunuz?

Bu paralel yürüyecek. Nasıl ki bugün HDK varsa, Alevilerin de bir kongreye ihtiyaçları var. O anlamda Alevilik kaygısı olan, Aleviliği hisseden, Aleviliğin çektiği bunca zulmün son bulmasını isteyen insanların yer aldığı bir kongre olacak. Özgür, bağımsız olacak ama HDK’de görüldüğü gibi, bu ülkede her alanda eşit haklarının olmasını isteyen toplumsal güçler olacak. Çünkü Alevilerdeki asimilasyona, Alevilerdeki kimlik kaybına, Alevilerdeki sağ savrulmaya, başka görüşlerin içinde erimeye karşı bir güç oluşturmak gerek. Çünkü bugün gelinen noktada Alevilerin öğretilerine ters bir şekilde, bildiğimiz ırkçı eğilimler oluşuyor. MHP’ye veya AKP’ye oy veren Aleviler var. Aleviler kendi arasında bir irade oluşturamadığı için, Alevileri derleyen, toparlayan bir güç olmadığı için Aleviler bugün belki de Türkiye’nin en sahipsiz toplumu. Ciddi bir güç olmasına rağmen, en sahipsiz toplumu. Herkes hesabını Aleviler üzerinden yapıyor. Son seçimlerde mesela MHP bile Aleviler bize oy veriyor diyor. AKP de, hayır Aleviler bize oy veriyor diyor. CHP ise zaten Alevileri bugüne kadar oy deposu gördü. O anlamda Alevileri bu sahipsizlikten kurtarmak gerek. Alevileri ilk önce kendi dinamizmi üzerinden, kendi kökleri üzerinden geliştirecek, örgütleyecek bir potansiyel haline getirmemiz gerekiyor.

CUMHURİYET ALEVİLERİ ALDATTI VE KATLETTİ

Peki, HDP gibi bir parti varken, Alevi halkı CHP’nin kendisini oy deposu olarak gördüğünü bile bile neden hâlâ o yönde oy kullanmayı tercih ediyor?

Bunun çok tarihsel kökleri var. Özellikle de Cumhuriyetin kuruluş felsefesinde, yani kağıt üzerindeki felsefede saklı. Aleviler Cumhuriyet fikriyatında aslında kendi öğretilerini gördüler. Çünkü kağıt üzerinde cumhuriyet modeli, kadın- erkek eşitliği, doğrudan kendi iradesini yansıtma gibi Alevi öğretisine çok uygun bir model çiziyordu. Bir de Osmanlı döneminde Aleviler çok zulüm gördüler. Osmanlı tarihi bu açıdan Alevilere yönelik zulümler tarihidir. Dolayısıyla şeyh hukukundan kurtulma, normal medeni hukuk dediğimiz vatandaş gibi kabul edilme, mal, mülk sahibi olma, insan yerine koyulma, bütün bunlar Alevilerin öğretisinde de var olan değerler olduğu için, Aleviler cumhuriyeti çok içselleştirdiler. Cumhuriyeti bir kurtuluş olarak gördüler ve çok destek verdiler. Ama Aleviler 1921’de Koçgiri’de, 37-38’de Dersim’de, 1978’de Maraş’ta, 1980’de Çorum’da, 1993’te Sivas’ta, 1995’te Gazi mahallesinde hep katledildiler. Aslında Cumhuriyet Alevileri aldattı ve Aleviliğin asimile edilmesi için önayak oldu. Aleviler Cumhuriyete güvendi, her şeylerini ortaya koydular ama Cumhuriyet Alevileri katlettiği gibi Aleviliği de katletti. Bugün Alevilerdeki asimilasyon, erozyon, sapma tamamiyle Cumhuriyet dönemindeki köklerinin kurutulmasından kaynaklanıyor. Ama Alevilerin er ya da geç bu sahte kurtarıcılardan sıyrılacağını düşünüyorum. Çünkü Aleviler yıllarca cumhuriyetin, laikliğin bekçisi sizsiniz gibi söylemlerle resmen kandırıldı. Bu açıdan 7 Haziran seçimleri Alevilerin refleksleri açısından bir dönüm noktası olacak. Bu değişim Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de ortaya çıktı. Alevilerin çoğu Selahattin Demirtaş’a oy verdi. Bu seçimde de bugüne kadar CHP’nin oy deposu olarak görülen ve yıllarca gönülleri tutsak olan Alevilerin HDP’yi tercih edeceğini düşünüyorum.

ALEVİLERDE SAĞA KAYIŞ CAN DERDİNDEN

Peki MHP veya AKP ‘ye oy veren Alevilere ne diyeceksiniz?

Türkmen Alevilerin yoğun olduğu şehirlerde, Yozgat, Amasya, Çorum , Sivas’ta katliamlarla birlikte örneğin, Maraş Alevisizleştirildi, Sivas terk edilmiş durumda, Çorum , Amasya, Tokat yine öyle. Dolayısıyla bu kuşatma altında kendi güçleriyle yaşamayacaklarına dair bir kanaat taşıdıkları için, korktukları için bu partilere oy veriyorlar. Örneğin Yozgat’taki Aleviler korkuyorlar ve can derdiyle MHP’ye oy veriyorlar. Çünkü MHP’ye oy vermediklerinde, başlarına yine bir katliam gelebileceği endişeleri var. Mahalle baskısı dediğimiz bir baskı, bir egemenlik var. Tokat ve Sivas’ta da öyle. Bu saydığım şehirler Alevilerin ana yurduydu halbuki. Ancak bugün Aleviler orada iltica etmiş gibi. AKP’ye verilen oylar ise bir çıkar ilişkisinden ibaret. AKP’nin oluşturduğu sadaka toplumu ilişkisi muhtaç durumdaki Alevi köylerinin içine kadar işlemiş.

DİYANET’İN ASIL ROLÜ DİNCİ TOPLUM YARATMAK

Bugünlerde biliyorsunuz HDP’nin seçim bildirgesinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kapatılması mevzusu çokça tartışılıyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Diyanet demin de aktardığım Türk-İslam sentezinin, Türkçülüğün ve sömürünün esas alındığı devlet ideolojisinin hayata geçirilmesinde en belirleyici kurumdur. Bugüne kadar işlevi tekçiliğe ve bir inanç hegemonyasına dayanır. Ülke bütçesinin ciddi bir oranı bir mezhebe yatırılmıştır. Bugün AKP bu ülkede iktidar olduysa, Tayyip Erdoğan gibi bir insan da cumhurbaşkanı olduysa bunda en önemli etkenin Diyanet İşleri Başkanlığı olduğuna inanlardanım. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın asıl rolü dinsel ve dinci bir toplum yaratmak. 130 bin kişilik imam kadrosu, yüz bini aşan cami ve şimdiye kadar 2 milyar dolar bütçesi var Diyanet’in. Yani 7-8 bakanlığın bütçesine eşit bir rakam bu. Bir ülkede insanların ödediği vergiler sadece bir inanca aktarılıyorsa, sonucunun böyle dinsel bir toplum olması kimseyi şaşırtmamalı. O nedenle Türkiye laik bir ülke olacaksa, Türkiye’de insanlar özgürce yaşayacaksa, bütün inançlar özgürce kendilerini ifade edecekse bunun yolu Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kapatmaktan geçiyor.

HDP’nin Diyanet İşleri Başkanlığı yerine önerdiği çözüm nasıl hayata geçebilir?

Biz nasıl ki evrensel hukuku, evrensel yaşamı, evrensel kazanımları esas alıyorsak inanç açısından da evrensel modelleri esas alabiliriz. Mesela Hamburg modeli gibi. Herkesin doya doya inançlarını yaşadığı, kimsenin kimseye inançlarından dolayı baskı yapmadığı bir model. Biz bir arada yaşadığımıza göre, birbirimizin inançlarını tanımadan kaynaşamayız. Farlılıklarımızla bir arada yaşamamız için farklılarımızı bilmemiz lazım. Ancak birbirimizin farklılıklarını bilirsek, birbirine saygı duyan topluluklar yaratabiliriz. Bunun için inançlar arası bir diyalog platformuna ihtiyaç var. Devletten bağımsız, sadece sivil oluşumların yer aldığı, ülkemizde ne kadar farklı inançlara sahip insanlar varsa o inançların eşit koşullarda bir arada olacağı bir platforma ihtiyaç var. Diğer taraftan biz zorunlu din derslerine de karşıyız. Devlet asla bir dini diğerine dayatmamalı. Ama nasıl ki insanlar doğayı, bilimi, tarihi öğreniyorsa, aynı topraklarda yaşadığı inançları da öğrenmeleri kimseye bir şey kaybettirmez, aksine herkesi zenginleştirir. Hamburg modeli de bu aslında. Aynı derste bütün inançlar öğretilir ve farklı inançlara mensup insanlar aynı sınıfta ders görür. Bir ay diyelim Hıristiyanlık öğretilir, 1 ay Müslümanlık, 1 ay Budizm. Çünkü insanlar bilinmeyene önyargılıdır, bilinmeyene kendini uzak tutar. Bu örneğin dinler arası din bilgisi dersiyle yapılabilir. Kardeşlik tohumları ancak öyle atılabilir.

AVRUPA’DAN 400.000 OY HDP’YE

Avrupa’da sandık başına gidiliyor. Siz nasıl sonuçlar bekliyorsunuz?

Ben HDP’nin Avrupa’dan ciddi bir oy alacağına inanıyorum. Ben kendim de dün kullandım. Avrupa’da biz gerçekten güçlüyüz ve örgütlü bir yapıyız. Bu güçlü örgütlenmenin bu seçimlerde iradesinin ağırlıklı HDP yönünde olacağını sandıklar açıldıktan sonra da göreceğiz. Avrupa’dan 400 bin oy bekliyoruz HDP olarak, bu 400 bin oy da HDP’nin barajı geçmesinde yüzde birlik bir katkı yapacak.

Siz milletvekili olursanız neler yapacaksınız?

Ben bugünkü tipik siyasetçiler gibi her şeyi bilen, her şeye bir çözüm bulan politikacı profili çizmeyeceğim. 55 yaşındayım ve 40 yılım mücadeleyle geçti. Ben söz, yetki ve karar halkın diyeceğim, halk ne istiyorsa milletvekili olarak dile getiren halkın sözcüsü olacağım.

 http://www.firatnews.com/

 

Benzer Haberler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Bu Haberde Dikkatinizi Çekebilir!
Kapalı
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün