Makaleler

Seçim mi?

Halkın iradesini beğenmeyenler, bu iradeye yönelik savaş açtı. AK Toros’a ve monarşiye özlemlerini, tehditler, yarattıkları şiddet sarmalı, kan ve ölüm siyasetiyle yaşam endişesini artırarak sonuçlarını topladılar.
Ülke zor bir sürece sokuldu. Sadece “yerli ve milli” seçmen çoklu menfaatleri içeren tercihini yapmadı. Başta Almanya olmak üzere, ABD ve küresel güçler gibi “yerli ve milli” olmayan unsurlar da AKP’ye tek başına iktidar verdi.

Zira Ortadoğu’da kan ve ölüm politikası Türkiye’yi de kapsayacak şekilde risk haritasına girecek gibi görünüyor.
Dolayısıyla demokratik rejimler yerine, totaliter ve mezhepçi rejimler üzerinden Ortadoğu politikalarını yönlendirmek daha kolay.

Elbette 1 Kasım genel seçim sonuçları, siyaset ve toplum ilişkileri ve bu ilişkilerde açığa çıkan ihtiyaçları anlamak açısından kapsamlı bir değerlendirme yapmayı zorunlu kılıyor. Ama her şeyden önce herkesin üzerinde mutabık kaldığı husus, seçimlerin demokratik olmayan ortamda yapıldığı gerçeğidir. Şiddet ve ölümlerin gölgesinde, devletin tüm olanaklarının ve güçlerinin Saray’ın emrinde ve koordinasyonunda sürdürülen hukuk ve demokrasi dışı seçim kampanyasına hizmet etmiştir.

Seçime hile karıştı. Oy sayımlarına ve sandıklara müdahalede şaibeler çok. Medyaya ve muhalif partilere müdahale, baskılar ve seçim kampanyalarına ölüm ve kan siyaseti ile engel olan IŞİD çetelerine yol veren rezillik olarak siyaset tarihinde yer almıştır.

Seçim öncesi kamu hizmetlerinden yararlanmama tehditlerinden tutun, “tek başına iktidar olmazsak istikrar olmaz, şiddet durmaz” tehditlerine uzanan baskıların yanında, medyayı susturma girişimlerine tanık olduk.
Şiddet, kan siyaseti, milliyetçilik ve gericilik tek adamın güvencesi için beslendi.
Durum ortada!

AKP, demokrasi ve laiklik karşıtı siyasal odak olarak, devleti mezhepçilik ve milliyetçilik üzerinden inşa etmekle kalmadı, tüm kamu kurum ve kuruluşlarında köklü bir kadrolaşmanın gücünü kullanarak seçimi kendi lehine kazançlı çıkardı.

Kazanan sadece siyasal AKP cemaati değil, aynı zamanda devletleşen AKP bürokrasisidir.

Muhalefet kendisiyle yüzleşmeli

Herkes kendince bir “yenilmedik” edebiyatı üzerindeki değerlendirmeleri yapacak ama biz bunu da pek ciddiye almayacağız.

Muhalefetin kendi eksikliklerini örtmek ve hatalarıyla yüzleşmemek için AKP merkezli analizlere yönelecekler. Bu tek başına yetmez.

AKP gerçeğini yetmez ama evetlerle tanımayanların bugün kendilerinden başka yüzleşeceği bir gerçek yoktur.
AKP’nin hegemonyasının bugün ulaştığı düzeyde, AKP’nin günahlarına 12 yıl boyunca ortak olan, bu iktidarın mezhepçilik eksenindeki değişimine “özgürlükçülük” adı altında AKP güzellemesi yapan yetmez ama evetçi sol liberal akımlar da sorumludur.

AKP lehine güzellemelerinin ürünlerini göstermemeye, onun üstünü örtmeye ve gizlemeye dönük yüzsüzlükleriyle yüzleşmediler.
Yani hesap verme yerine, hesap sormak için “günah keçisi” arayışına çıkan ve AKP gericiliğine meşruluk kazandıran “Yetmez ama evetçi” politikalarıyla yüzleşmelidir.

Siyasi partilerin oy avcılığı uğruna yaslandığı pragmatizm, aynı oranda menfaat ve güçlüden yana sığınmayı tercih eden seçmen de pragmatizme başvurmuştur.

İlke ve değerler üzerinden siyaset alanın terk edilip, oy avcılığı derinliğine indirgeyen pragmatizm seçmenin tercihlerini ilke ve değerler üzerinden değil, pragmatizm ve menfaat şebekeliği üzerinde sandığa götürmüştür.
Oyların büyük çoğunluğu siyasi değerler, ilkeler ve dünya görüşüne göre değil, tamamen çıkar ekonomisi ve menfaat ilişkilerine dayanan ve güçlüden yana tercih koyarak şekillenmiştir. AKP gerek Almanya’dan gerek küresel sermayeden aldığı gücü siyasal alanda kullanmıştır. Etnik ve din milliyetçiliğine dayalı toplumsal hassasiyetler oya çevirmiştir.

Ulusal ölçekte ise, medya, sermaye ve “istikrar” yargısı AKP iktidarını satın almış ve desteklemiştir.

AKP’nin sahiplendiklerine farklı hırka giydirerek kazanmanın mümkün olmadığı bilinmelidir.

A. Einstein muhalefetin görmediğini şöyle özetliyor: “sorunlar, onları yaratmış bulunan anlayışlarla çözülemez“ O nedenle, AKP’yi yaratan ve besleyen koşullara itiraz etmeden, AKP karşısında başarı elde etmek mümkün değildir.
“İnanç özgürlüğü” adı altında mezhepçi gericiliği besleyip, İslamcılığı siyasal alanda meşru kılan politik adımlar ve tavizler muhalefet partilerinin terk etmesi ve gerçek laiklik mücadelesini benimsemekle mümkündür.

 

Benzer Haberler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Bu Haberde Dikkatinizi Çekebilir!
Kapalı
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün