Makaleler

Osmanlıca tartışmaları

Ülkede gündem çok çabuk değişiyor, çok hızlı bir Osmanlıca tartışmasının içerisinde bulduk kendimizi, önü sonu olmayan bir vaziyette, ipe sapa gelmez bir şekilde ağzını açan konuşuyor. Bir televizyon programında kendisi doçent olan Bülent Arı, Alevi açılımının yapılamamasını Osmanlıcanın bilinmemesine bağlayacak dereceye kadar götürdü işi.

Arap harflerinden Latin harflerine geçişe değil de bu geçiş sürecinde Arapçanın bir bütün olarak adeta yasaklanır gibi bir uygulamaya tabi tutulmasına karşı çıkanlardanım. Olması gereken Latin harflerine ve yeni Türkçeye geçilmesiyle birlikte okullarda Arapça harflerin ve Osmanlıca yazım dilinin bir ders olarak okutulmaya devam edilmesi olmalıydı.

Bir gecede halk cahil bırakılmasa da eski metinleri okuyamayan ve okuduğunu anlayamayan bir eğitimli kuşakla karşı karşıya kaldık. Şimdi ne olur okullara yeniden Arap harfleri ve Osmanlıcayı korsak durum düzelir mi? Uzmanlar bunun mümkün olmayacağını söylüyor ancak bir şekilde bu derslerin seçmeli olarak başlaması gerekir.

Arap harflerini gericilik, Latin harflerini ise ilericilik olarak algılayan kesimin saçmalıkları karşısında Arap harflerini kutsallaştıran ve Türk-İslam kimliği ile eş değer gören kesim de aynı oranda saçmalamaktadır.

Bunun yanı sıra Osmanlıcaya dönüşü öze millete dönüş olarak ele alanlara birkaç hususu hatırlatmakta fayda vardır: Osmanlıca diye bilinen ve sadece yazılı metinlerde karşılaştığımız devleti aliyenin dili ile halkın dili zaten aynı değildi, Karacaoğlan, Pir Sultan, Kul Himmet hatta Safevi Devleti Şahı Şah İsmail halkın konuştuğu dilden yazar ve söylerken devletin yazılı metinleri ile sarayın etrafından üretilen edebi eserler farklıydı. Osmanlıda da devlet ile millet arasında çok ciddi farklar vardı, devletin müziği, çalgısı ile milletin müziği çalısı (saz-bağlama) bile farklıydı.

Ancak geçmişimizin önemli bir kısmını oluşturan bir sürecin yazısının, dilinin de tamamen terkedilmesi de doğru değildir. Bu yazı ve bu dil kendi ötekileri için özelliklede Aleviler için çoğunlukla ‘katli vacip’ metinler yazmış ise de öğrenilmelidir. Mezar taşları bize sadece dua etmek için gerekli değil, geçmişimizi bilmek açısından gereklidir.

Kendi ocağım (Hubyar Ocağı) ile ilgili çalışmalar arşiv taramaları yaparken bunun nasıl bir eksiklik olduğunu fark etmiştim. Bugün mesele nasıl sadece siyasi yönleriyle alınıp o şekilde yanlış tavırlar sergilenip kararlar alınıyorsa o gün de aynı şekilde siyasi bir tavırla yanlış kararlar alınıp uygulanmıştır. Resmi olarak eski dil denilen Arap harfleriyle yazılan Osmanlıca yasaklanmamış olsa da köylerde kasabalarda evlerde bulunan eski dildeki bu yazılar korkudan ya imha edilmiş ya da saklanmış, kaybedilmiştir.

1928’te yapılan harf devrimi sadece harflerin, dilin değiştirilmesiyle kalmamış, halkın elinde bulunan ve özellikle de Alevi toplumunun tarihi için önemli olan birçok belgenin de korkulardan dolayı ortadan kaldırılmasına sebep olmuştur. Ama ne yazık ki ben harf devriminin bu yönlerini eleştirdiğim zaman en çok da Alevilerden tepki alıyorum.

Benzer Haberler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Bu Haberde Dikkatinizi Çekebilir!
Kapalı
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün