Makaleler

Faşizme Ramak Kala

2002 yılında seçimle iktidara gelen emperyalizmin büyük işbirlikçisi AKP’nin gerçekleştirdiği sivil görünümlü darbe ve 12 yıllık iktidarındaki icraatlar, 12 Mart ve 12 Eylülde yaşanan darbelerle kıyaslandığında, geleceğimizle ilgili olarak çok kaygı verici bir durumla karşı karşıya olduğumuzu ve faşizme ramak kaldığını gösteriyor.

Bu ülke çok partili sisteme geçtiği 1946 yılından bugüne kadar ilki 27 Mayıs 1960’da olmak üzere, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 yıllarında, yani nerdeyse her 10 yılda bir askeri ve sayısız sivil darbeler yaşadı. Askeri darbeler özünde ülkede gelişen sol, sosyalist muhalefete, hak alma mücadelesine, ezilenlerin ve farklı kimliklerin daha fazla demokrasi, daha sosyal bir devlet ve daha fazla özgürlük mücadelelerini ve seslerini bastırmak için emperyalizmin işbirlikçisi kapitalistler, feodalitenin ve gericiliğin temsilcileriyle kolkola gerçekleştirildi.

Bu ülke halkları sadece askeri darbeler görmedi, sadece askeri darbe dönemlerini yaşamadı. Egemenler, geniş halk yığınlarını daha fazla baskı altında tutmak, hak alma, eşitlik, adalet ve özgürlük taleplerini bastırmak için kurdukları partilerle ve yazıp uygulamaya soktukları anti-demokratik yasalar ve uygulamalarla darbeleri aratmayacak baskı rejimleri yaşattı halklarımıza.

Bu kapitalist ve gerici güçlerin temsilcisi partilerden birisi olan AKP de iktidara geldiği 2002 yılından bu yana darbe rejimlerini aratır bir tarzda ülkeyi yönetiyor. Zaman zaman hazırladıkları Torba Yasalar ve henüz çok yeni olan, adına “Güvenlik Paketi” dedikleri yasa taslağı da 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbelerini aratırcasına toplumsal ve hatta bireysel muhalefeti yasaklayan, sindiren ve baskıyla ezmeye çalışan, anti demokratik olmayan, hatta daha faşizan kural ve düzenlemelerle ülkeyi yönetmeyi istiyor.

Çok haklı ve çok insani hak taleplerine gözlerini, kulaklarını kapatan, muhalif söylem ve eylemliliklere tahammül etmeyen AKP iktidarı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na, tüm Bakanlardan AKP sözcülerine kadar tek ağızdan, toplumsal, düşünsel ve eylemsel etkinlikleri Toma’lar, Panzerler, Robokoplar, askeri, polisiye tedbirlerle bastıracaklarını haykırıyor. Ve polise verdiği – vereceği geniş yetkilerle de varolan bireysel hak ve hukuk kurallarını da rafa kaldırıyor.

Ülkeyi demokratikleşeceğini, askeri vesayetten kurtaracağını iddia eden, ancak 12 Eylül faşizminin ürünü, darbeci generallerin sadık bir takipçisi ve uygulayıcısı olan AKP’nin, temel haklar, demokrasi ve bireysel özgürlükler konusundaki uygulamaları, yapmak istediği bu yeni yasal düzenleme ve uygulamaların 82 Anayasasından daha anti-demokratik olduğunu gösteriyor.

Emperyalistlerin, kapitalistlerin ve gericiliğin temsilcileri olan bu partilerin ve onların kurdukları hükümetlerin ülkeye refah, toplumsal barış ve sosyal devleti getireceğini düşünmek fazla hayalcilik olur. Zaten 12 Mart ve 12 Eylülden sonraki hükümetler, özellikle de AKP hükümetleri, sözde iyileştirme ve değişiklik yasalarıyla, mevcut 82 Anayasasından bile daha geri konumda, daha faşizan ve daha baskıcı bir tarz benimsemişlerdir.

Ülkeyi baskıcı, gerici faşist yasalarla yöneten AKP, ekonomik, akademik, siyasal, inançsal, çevreci ve kültürel taleplerde bulunanları Gezi Ayaklanmasında Abdocan, Mehmet, Medeni, Ethem, Hasan Ferit, Ali İsmail, Ahmet, Berkin’in polis kurşunları ve linçlerle; toplumsal barış taleplerini dile getirenleri de Roboski’de olduğu gibi savaş uçakları kullanarak katlettirmiştir.

Emperyalizmin “böl, parçala, yönet” politikalarıyla Ortadoğu’yu yeniden paylaşma senaryolarında Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi (GOKAP) Eşbaşkanlığıyla öğünen şimdiki Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Davutoğlu hükümeti Daiş (Işid), El Nüsra, Horsan, ÖSO gibi gerici, şeriatçı çeteleri desteklemeye devam ediyor; bu örgütlere her türlü askeri, siyasi, parasal ve lojistik desteği sunmaktan geri durmayarak Kürt, Ezidi, Türkmen, Süryani, Arap ve Alevilerle Nusayrilerin katledilmelerinin sorumluluğunu üstleniyorlar.

Suriye Kobane’de de vahşi IŞİD katillerinin Kürt halkına karşı gerçekleştirmek istediği soykırım girişimlerine her türlü desteği sağladığı günyüzüne çıkmış Erdoğan, Adana’da yaptığı konuşmada “Kobane düştü, düşecek” diyerek Kğrt düşmanlığını bir kez daha tescil ettirmiştir.

Eğitim sisteminin nerdeyse tümüyle imam hatipleştirildiği, Kürtlerin ana dilleriyle eğitim yapamadığı, etnik farklılıklar ve Alevilerin inançları üzerindeki baskıların arttırıldığı, eşit yurttaşlık ve fırsat eşitliği taleplerinin dikkate alınmadığı, her türlü hak ihlaline karşı söylemlere kulak tıkandığı ve giderek ülkenin adım adım faşist, gerici ve şeriat kurallarına göre yönetilmeye çalışılıyor. Rahatlıkla faşizme ramak kaldığını söylemek durumundayız.

Buna karşın, özellikle son Gezi Ayaklanmasının ülkedeki birey ve kurumlara olumlu şekilde anımsattığı ve öğrettiği dayanışma, birlikte iş yapma ve direnme ruhu, ülkedeki demokrasi, eşitlik, özgürlük isteyen toplumsal muhalefetin kolay kolay alt edilemeyeceği ve yok edilemeyeceği ispatlanmıştır.

Ülkede demokrasi, özgürlük ve eşitlikten yana tüm toplumsal tüm dinamikler, Gezide meydana çıkan dayanışma, birlikte mücadele etme ve direnme ruhunu güçlendirmeli, faşist diktatörlüğü arar hale getiren bu gidişata hep birlikte dur demeliyiz.

Bu inançla belirtmeliyim ki, güçlü bir toplumsal dayanışma ve muhalefet birlikteliğiyle, kendi yaptıkları yasalarda bile olmayan bir Başkanlık sistemiyle, ve tam bir diktatör gibi ülkeye yönetmeye çalışan Recep Tayyip Erdoğan’la aynı zihniyetteki AKP’nin diktatörlüğü de yakın gelecekte, tarihteki tüm diktatörlükler gibi yerle bir edilecektir.

Bu mücadelede yer alan, alacak olan herkese şimdiden aşk olsun..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Bu Haberde Dikkatinizi Çekebilir!
Kapalı
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün