Makaleler

Başörtülü bacımızı cami avlusunda katletseler!

Uğur Kurt cemevi avlusunda polis S.K’nın tabancasından çıkan kurşunla katledildi. Olay ilk önce “Havaya atılan ateş sonucu kafasına isabet eden kör kurşunla katledildi” diye açıklandı, sonra “Cemevi yakınında polise molotof atan göstericileri dağıtmak için yanlışlıkla açılan kurşun sonucu” denildi.

Cemevinin de içinde olan bölgeyi çok iyi bilen birisi olarak polisin ateş ettiği noktadan cemevi avlusundaki bir kişiyi vurabilmesi için doğrudan cemevi avlusuna ateş etmesi gerektiğini, aksi takdirde tesadüfi bir şekilde o kurşunun oraya gelmesinin mümkün olmayacağını ilk açıklamalarımızda belirtmiştik.

Ateş edilen noktadan, göstericilerin bulunduğu sokağa bir de Uğur Kurt’un katledildiği cemevi avlusuna baktığınız zaman, uzman olmaya gerek kalmadan bütün bu tespitleri yapabilirsiniz. Bütün buna rağmen sayın savcı iddianamesinde; polisin bir şüpheliye ateş ettiğini, hedef aldığı şüpheliye isabet ettiremeyip şüpheliyle aynı istikamette caddenin alt tarafındaki cemevi bahçesinde bulunan ve olaylarla hiçbir ilgisi olmayan Uğur Kurt’u vurarak ölümüne sebebiyet verdiğini iddia etti.

Ayrıca iddianamede; Savcı Hasan Yılmaz, polis memuru S.K’nın kendilerine molotof atarak akrep tipi aracın yanmasına neden olan göstericilere ateş ettiği sırada hatayla Uğur Kurt’u vurduğunu ileri sürdü. Savcının, iddianamede amirlerinin S.K’ye olay anında “Sıkma” diye bağırdıklarına ilişkin görüntüler ve aynı yöndeki ifadelere hiç değinmemesi dikkat çekti. Polis memuru S.K’ye ‘meşru müdafaa sınırını kast olmadan aştığı’ gerekçesiyle sadece 8 aydan 5 yıla kadar hapis cezası isteyen savcı, Uğur Kurt’u vuran tabancanın da sanık polise iade edilmesini talep etti. Savcı Yılmaz ayrıca, S.K’nın C.K isimli bir göstericiye ateş ederken merminin yanlışlıkla Kurt’a isabet ettiğini savundu.

İşin ilginç tarafı mahkeme C.K’yi Okmeydanı’daki olaylara katıldığına ilişkin delil sunulmadığı için tahliye etmişti. C.K’nin avukatı Naciye Demir ise müvekkilinin olay yerinde olmadığı için mahkeme tarafından serbest bırakıldığını belirterek C.K’nin Kurt’un vurulduğu anda öğrencisi olduğu İstanbul Üniversitesinde olduğunu tanıkların ispatladığını, okuldan kamera kayıtlarının getirtilmesini de istediklerini söyledi.

Neresinden baksanız tutarsız ve katil polisi kurtarmaya yönelik gayretler bunlar. Mesele sadece Uğur Kurt meselesi değildir. Şüphesiz ki bir taraftan bir canın katli söz konusuyken diğer taraftan da bu tutum Alevi toplumunun ibadethanesine yönelik bir saldırıdır. Devletin iradesi de bu saldırıyı ve katili koruyup kollamaktadır. Tıpkı Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük, Berkin Elvan, Hasan Ferit Gedik ve diğer tüm canlarımızın katillerinin korunduğu gibi.

Durum şöyle olsaydı; cami avlusunda bir yakınının cenazesine gelen başörtülü bacımız polis veya başka bir şahsın kurşunuyla katledilseydi ne olurdu? Başta hükümet, medya gibi organlarla birlikte polis teşkilatı da dâhil olmak üzere davranışları bu şekilde mi olurdu?

Buna verilecek cevabın “Hayır” olduğunu sadece bugün değil Cumhuriyet döneminin tamamında doksan bir yıldır bütün pratiklerimizle gördük, yaşadık.

Cami avlusunda katledilen bir vatandaşın katiline yapılacak uygulama cemevi avlusunda veya sokakta öldürülen bir Alevi ve/veya solcu vatandaşın katiline uygulanmadığı sürece kardeşlik, dirlik, birlik, bütünlük gibi sözlere inanasımız gelmiyor.

Benzer Haberler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Bu Haberde Dikkatinizi Çekebilir!
Kapalı
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün