Makaleler

Çökertilen barış ve adalet komisyonu

3 Ekim tarihli Sabah gazetesinde bir manşet haber vardı. Haber özetle şu şekildeydi: “İstanbul terör polisi, başında eski kadın belediye başkanının yer aldığı ve HDP’li vekilleri bile ‘sorgulama’ yetkisine sahip yargı örgütlenmesini çökertti! İstanbul ve 4 ilde eş zamanlı düzenlenen operasyonda 46 kişi gözaltına alındı. Gözaltında alınanlar arasında bulunan Mardin Derik’in eski belediye başkanı Ayşe Karadağ’ın örgütün Barış Adalet Komisyonu adını verdiği yapının başındaki isim olduğu belirlendi.”

Adı geçen “Barış ve Adalet Komisyonu” birçok il ve ilçede mahallede halkın arasında yaşanan sorunların yargıya intikal etmeden ya da aileler arasında kalıcı bir husumete yol açmadan çözülmesini hedefleyen ve bu amaçla çalışan bir komisyondur. Nereden mi biliyorum? Çünkü Alevi kurum başkanıyken özellikle Alevi-Sünni evliliklerinde çokça çıkan sorunlar karşısında bu komisyonlar tarafından çokça bilgime başvurulmuş ve aracı olmam konusunda devreye girmem talep edilmişti de ondan biliyorum.

Halkın arasında yaşanan sorunların husumete yol açmadan ve yargıya intikal etmeden çözülmesi hususu tüm modern hukuk sistemlerinin de benimsediği hatta teşvik ettiği bir yöntemdir. Geleneklerine bağlı bir toplum olarak Türkiye toplumunun kadim halklarının geleneklerinde sıkça yer alan bir uygulamadır. Kanaat önderlerinin devreye girerek sorunları uzlaşıyla çözülmesi yeni bir yöntem değildir.

Şimdi esas söyleyeceğime geleyim. Bu haberi ilk okuduğumda “eyvah”  dedim şimdi bizim dede pir ve anaların hepsi bu gerekçelere dayandırılarak içeri tıkılabilirler. Çünkü yüzlerce yıldır Alevi inanç sisteminin olmazsa olmazı aynı zamanda “görgü sorgu” dediğimiz yargı sistemidir. Aleviler yüzlerce yıldır ve günümüzde de devletin mahkemelerine gitmeden yol erkan içerisinde sorunlarının çözülmesini esas alırlar. Öyle milletvekili falan demeden de herkes bu kurala tabidir. Hatta bu kuralı çiğneyip devletin yargı sistemine başvuranlar “düşkün”lük ile cezalandırılır ve toplumdan tecrit edilirlerdi. Şimdi bu esnetilmiş olsa da halen dahi uygulanmaktadır.

Bugün bizim pirlerimizin bu uygulamadan kaynaklı olarak herhangi kovuşturmaya ve tutuklamaya maruz kalmamalarının tek nedeni Alevilerin tehlike arz eden topluluklar arasında birinci sırada yer almamalarıdır. Birinci sırayı Kürtlere kaptırdığımız için henüz bu nedenlerden dolayı bir soruşturmaya maruz kalmıyoruz. Çünkü Kürt siyasetçiler aynen bizim pirlerimizin yaptığı işi kurdukları komisyonlar aracılığıyla yapıyorlar. Devlet Kürt siyasetçileri susturmayı, tutsak almayı politika olarak benimsedikten sonra bu ve benzeri bahaneleri devreye sokuyor. Yarın Aleviler için de aynı şeylerin olmayacağını kimse garanti edemez, tarihimiz bu tür uygulamalarla doludur.

Öyleyse bugün Aleviler, Alevi kurum kuruluşları, pirleri, mürşitleri, anaları, dedeleri bu duruma çok sert tepki vermelidirler. Hatta önerim o ki Aleviler gidip topyekün dilekçeler verip “Eğer bu dedikleriniz suç ise bu suçu biz de işliyoruz” demelidirler. Bu keyfi tutumu deşifre edip, etkisiz kılmanın yol ve yöntemlerini uygulamak zorundayız. Aleviler “Amaaan nasıl olsa bize bir şey olmaz” deme lüksüne sahip değildirler, çünkü bize çok şey oldu ve olmaya da devam ediyor.

Tabii ki bir şeyin olmayacağı kişiler de var. Kim bunlar; asimilasyoncu iktidarın yancıları, iş birlikçileri, hatta tetikçiliğine soyunanlarına bir şey olmaz, tıpkı aynı şekilde davranan Kürtlere bir şey olmadığı gibi.

Benzer Haberler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Bu Haberde Dikkatinizi Çekebilir!
Kapalı
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün