Türkiyeden Haberler

Ulaş Bahadır:”O gün 15 bin kişi bir otel odasındaki insanların yakılmasını seyretti”

Madımak Otelin’nde diri diri yakılanlardan biri olan Carina Cuanna’nın günlüklerinden yola çıkarak sivas’ta yaşananları peyazperdeye aktaran ulaş Bahadır: “O gün 15 bin kişi bir otel odasındaki insanların yakılmasını seyretti” diyor.

Sivas Katliamı’nın tek yabancı kurbanı olan Hollandalı Carina Cuanna’nın tuttuğu günlüklere bağlı kalınarak anlatılan ”Madımak Carina’nın Günlüğü” filmi 25 Eylül’de vizyona giriyor. Yönetmen Ulaş Bahadır, ilk uzun metrajlı film olma özelliğini taşıyan Madımak Carina’nın Günlüğü’nün çekimleri sırasında çok duygusal anlar yaşandığını anlattı. Önceki gün filmin galasında da konuşan yönetmen Ulaş Bahadır, “Altı saat boyunca insanları gözümüzün önünde yaktılar. Kimse engel olamadı, hesabını soramadı” dedi. Sivas’ta yaşanan bu unutulmaz katliamı ve filmi konuşmak için Ulaş Bahadır’la buluştuk.

<< Tarihimizde kara lekelerden biri olan Madımak Katliamı’nı sinemaya aktarmadan önce tereddüt ettiniz mi?

Bu zamana kadar bu katliamla ilgili birçok belgesel yapıldı ama bu belgeseller ‘bunu kendi aramızda’ izleyelim mantığından öteye gitmiyordu. Şimdi ise çok daha farklı bir hikâye ile üstelik bir sinema filmi ile karşımıza geliyor. Benim asıl derdimde buydu. Bunun bir sinema filmi olması lazımdı. Bu ülkede saygı değer sanatçıların da bunu ete kemiğe büründürüp can vermesi gerekiyordu. Ne mutlu ki bunu başardık.

Carina’nın günlüğü 10 yıl evvel Ankara Tuzluçayır Cem Evi’nde bana hediye edildi. Günlüğü okuduğumda Carina’nın Hollada’dan gelişi, misafiri olduğu aileyi çok güzel betimleyişi beni çok etkiledi. En önemlisi de Alevi kimliği ya da ezilen herhangi bir kitleye dair notları bir Holladalı’nın gözünden okumak samimi geldi. Böyle bir günlükten yola çıkmanın çok daha reel ve doğru bir yol olacağını düşündüm.

Carina’nın günlüğü 10 yıl evvel Ankara Tuzluçayır Cem Evi’nde bana hediye edildi. Günlüğü okuduğumda Carina’nın Hollada’dan gelişi, misafiri olduğu aileyi çok güzel betimleyişi beni çok etkiledi. En önemlisi de Alevi kimliği ya da ezilen herhangi bir kitleye dair notları bir Holladalı’nın gözünden okumak samimi geldi. Böyle bir günlükten yola çıkmanın çok daha reel ve doğru bir yol olacağını düşündüm.

<< Filmde usta oyuncuların yanı sıra yeni oyuncular da var. Bu sanatçılarla bir araya gelme süreci nasıl gelişti?

Benim sonuçta ilk uzun metrajlı filmim. Kimse beni tanımıyordu. Sanırım benimle çalışmayı kabul etmelerinin en önemli nedeni onların da söylediğine göre senaryo sömürmüyordu. Senaryo ”Bunu kim yaptı?” diye sorgulayan değil, ülkedeki kimlik sorunlarından da yola çıkan bir tarza sahipti. Bu nedenle teklifimi tereddüt etmeden kabul ettiler. Bu durumu daha da kolaylaştırdı ve birbirimizi anlama sürecimiz çok hızlı gelişti.

<< Bu katliamda yakınlarını kaybeden ailelerin projeye bakışı nasıldı?

Biz katliamın 21. yılında çekimlere başladık. Ailelerden bazıları ”21 yılda 21 kere denendi bu ve çekilemedi” üzerine kuruluydu. Aslında biraz da genç bir yönetmen oluşumdan pek de inandırıcı gelmedi sanırım ailelere. Herkese ulaşamadım, bazılarından da cevap alamadım. Asıl sorun çok kez denemiş ancak beyazperdeye aktarılamamış olması aileleri umutsuzluğa itmiş.

<< Carina’nın ailesiyle görüşme süreciniz nasıl oldu, zorlandınız mı?

O dönem Carina’yı Ankara’da misafir eden Rahmi Sivri yarımcı oldu. Biraz zor ve uzun bir süreçti. Uzun bir süre cevap vermediler. Onlar bu senaryoyu neden Carina üzerinden kurduğumu merak ediyorlardı. Ben de aileye bu konuyla ilgili bir mektup yazıp duygusal olarak ne hissediyorsam paylaştım. Carina’nın annesi mektubumu Carina’nın en yakın arkadaşı Maryze’yle birlikte okumuş. Maryze okuduğunda çok duygulanmış ve “Ben inandım, bence artık yardımcı olalım” demiş.

<< Carina’yı oynayan Denize Ankel’e senaryoyu anlattığınızda tepkisi ne oldu?

Denize Ankel doğma büyüme Almayalı. Babası Türk, annesi Alman fakat bir alman gibi yetişmiş ve Türkçeyi çok iyi bilmeyen biri. Deniz’in babası Ercan Bey 1980’den sonra zorunlu göçe tabii kalanlardan. Senaryo Deniz’in babası Ercan Bey’e ulaştığında dava arkadaşlarıyla Deniz’in karşısına oturup bunun tarihimizde kara bir leke olduğunu ve bu filimde var olması gerektiğini anlatıyor. Denize bu görüşmelerin ardından konuyla ilgili araştırmalar yapmaya başlıyor. Telefon görüşmelerimizden ardından da Türkiye’ye geldi.

<< Çekimlerin büyük bir kısmı alevi mahallerinde geçiyor. Bu mahallelerde herhangi bir sorun yaşadınız mı?

Mahalle halkı bizi hiç yalnız bırakmadı. Halkla iç içe çok keyifli çekimler geçirdik. Sadece Okmeydanı’ndaki çekimlerinde sıkıntı yaşadık. Biz Cem Evi çekimlerine hazırlanırken polis ekipten bir arkadaşımıza ”Bu kalabalık nedir?” diye sorduktan kısa bir zaman sonra sebebini bilmediğimiz bir şekilde Cem Evi gaza boğuldu. İçerde Okmeydanı halkı ve set çalışanları vardı. Herkes adına çok kaygılandık.

<< Filmin çekimi esnasında acı sahneler var. Otelin yakılma anı gibi…

Yangın sahnesinde Arif Sağ ve Hasret Gültekin’in bir sahnesi vardı. O sahneyi ağlayarak çektik. Füsun Demirel ve Rıza Akın’ın otelin yanışını televizyon haberlerinden izledikleri sahnede de çok ağladık. O bir rol de değildi. Biz sahneyi çektikten sonra Füsun Demirel ve Rıza Akın kendisini balkona atıp birbirlerine sarılıp ağlamaya devam ettiler. Çünkü onlar o katliamda arkadaşlarını, dostlarını, bir şekilde sevdiklerini kaybetmiş. Oyuncular, figüranlar, set çalışanları herkes aynı durumu yaşıyordu. Bütün kimlikler renkler ağlıyordu o insanlar için.

<< Filmde siz de özel harpçı bir karakteri oynuyorsunuz, zor olmadı mı?

Teklif ettiğimiz kimse bu rolleri oynamak istemedi. Kime söylesem, ”Benim tanıdığım insanlar vardı orada” ya da ”Yok abi oynayamam ben bu rolde” dediler. Daha sonra Serkan’la bu durumu değerlendirirken, ‘’Biz oynayalım, sonuçta insanlar bizim kimliğimizi biliyor, bu gerçeğin dışından da çıkmayalım’’ dedik. Serkan’a göre kesinlikle bu kötü adamları biz oynamalıydık. Çünkü yıllardır onların gözünden, yüzünden, elinden akan kanı en iyi biz biliyorduk…

<< Yeni projeler bekliyor mu bizi?

Aklımda Munzur Film Festivali’ni inşa etmek, kurmak var. Belki kırmızı halılar olmayacak, medya aman aman yer vermeyecek ama sinemacılar ve halkla buluşacak diye düşünüyorum. Bu fikir üzerinde çalışmalarımız sürüyor ve geliştiriyoruz.

<< İzleyicilere buradan son olarak ne söylemek isterseniz?

İnsanlar bu katliamı görsün, bu katliamı sorgulasın istedik. O gün 15 bin kişi bir otel odasındaki insanların yakılmasını seyretti. Böylesine büyük bir katliamda hiçbir sanık ceza almadı dosya ‘hayırlı olsun’ denilerek rafa kaldırıldı. Biz buna sitem ediyoruz. Biz hiçbir etnik kimliğe takılmadan, kimin ne acısı varsa onu doğru bir şekilde insanlara anlatmak istiyoruz.

CARINA’NIN GÜNLÜĞÜNE SON YAZDIKLARI

“Dışarıda devasa ve kökten dinci grup (aşırı sağcı) bağırıp naralar atıyor. Bu binada solcu düşünür ve yazar Aziz Nesin’i saklıyorlarmış. Kendisi ‘Şeytan Ayetleri’ni’ yayınlamak düşüncesindeymiş. Bunların hepsi nahoş şeyler. Kendimi çok zor ve sıkıntılı bir durumda hissediyorum, zira biraz sonra burada neler olacak, tahmin bile edemiyorum. Bir sürü sloganlar atılıyor. Bununla birlikte bir sürü de polis var. Fakat ben bütün bunlardan ne anlarım? Dışarıdan yüksek tonda bağırmalar geliyor ama ne olduğunu anlamıyorum. Bununla ilgili daha sonra yazacağım.”

http://www.birgun.net/

Benzer Haberler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün