Türkiyeden Haberler

17-18 Nisan Malatya Katliamı

Celal Bayar Malatya katliamının komünizm tehlikesini bertaraf için yapıldığını savunur
Ç. Avdil

Türkiye sınıf mücadeleleri tarihi katliamlar tarihidir. Popüler ismiyle “derin devlet”, “resmi devlet”, sivil faşistlerin altyapısını hazırlayıp gerçekleştirdiği tarihe “Malatya katliamı” olarak geçen 1978 katliamını bir gazetecinin sorusu üzerine yanıtlayan Celal Bayar katliamın komünizm tehlikesini bertaraf için yapıldığını yüzsüzce savunur. Bu aynı zamanda, katliamın hedefini de açıklar.

“Bu münasebetle tekrar edeyim ki, bugünkü tutumla anarşi dediğimiz milletlerarası ihtilalci komünizmin önüne geçilemez. Ancak bu mesele, komünizm tehlikesine inanmış olan kimselerin, alacakları çok ciddi ve şumullü tedbir ve icraatları ile hal ve tasfiye olunur.”

Diğer katliamlarda olduğu gibi ilerici, demokrat insanların ve kurumların, işyerlerinin, Alevilerin evleri önceden işaretlenmiştir. Katliamın altyapısı hazırdır. Fitili ateşleme işi faşist belediye başkanı Hamit Fendoğluna gönderilen bombalı pakete yüklenmişti. Bu katliam iddia edildiği gibi sadece bir Alevi katliamı değildi. Tıpkı Maraş, Çorum katliamlarında olduğu gibi.

Hamit Fendoğlu olayı
Malatya Belediye Başkanlığı’nı, 1920’den 1977’ye kadar CHP adayları kazanıyordu. 11 Aralık 1977’de yapılan Belediye Başkanlığı seçimlerini bağımsız aday Hamit Fendoğlu kazandı. Fendoğlu sıkı bir faşistti.

Fırat Nehri üzerinde Keban ve Karakaya Barajları’nın yapılmasından sonra, baraj suyunun altında kalan yüzlerce köyün sakini topraklarından çıkarak Malatya’nın varoşlarına yığılmıştır. Ekonomik olarak bitirilmiş, kente de uyum sağlayamayan yoksul insanların yaşadığı boşluğu dinci gerici örgütlenmeler (tarikatlar vb.) faşistler doldurmaya soyundu. İzinli-izinsiz sayısız Kuran kursu açıldı. Bu gelişmelerin sonucu Malatya’nın demokratik ve siyasal yapısında büyük değişimler oldu. Malatya il merkezinde güçlenen faşistler Malatya’da Alevi-Sünni, Türk-Kürt ayrımını kışkırtmaya başladılar. Kent merkezinde işyeri açmış olan Aleviler baskıyla göçe zorlanıyordu. Mezhepsel ve etnik ayrışma ve saldırılar ilçe ve köylere değin uzandı. Saldırıların karşısında duran antifaşist güçlerle faşistler arasında çatışmalar yoğunlaştı. Faşist Hamit Fendoğlu, bu atmosferde bağımsız aday olarak Belediye Başkanlığı’na seçildi.

Bindirilmiş kıtalarla katliam
Tanıkların anlatımından Malatya katliamı:
18 Nisan 1978 Salı. Sabahın erken saatlerinden itibaren kente, komşu il ve ilçelerden, köylerden akın akın insan gelmeye başlamıştı. Gelenlerin bir bölümü belediyenin önünde, diğer bir bölümü de Samanpazarı’nda toplandı. Toplananların sayısı kısa sürede on bini aştı. Çoğu 15-20 yaşlarında gençlerdi. Ellerinde özel hazırlanmış sopalar, zincirler, nacak gibi saldırı aletleri bulunuyordu. Yüzleri maskeli olan çok sayıda kişi de toplanan grupların önüne geçtiler. Bir kol, Cezmi Kartay Caddesi’ne yöneldi. Burada bulunan işyerlerinin çoğunluğu Alevilere aitti. Bir kol, Fuzuli Caddesi’ne, bir kol Akpınar, Yoğurtpazarı, Mısırlı Çarşısı ve eski Halep Caddesi’ne; bir kol da Turan Emeksiz Caddesi’ne doğru ‘Kahrolsun Komünizm!’, ‘Katil Ecevit!’, ‘Müslüman Türkiye!’, ‘Dan dan Hamido’ya intikam!’ sloganlarıyla yürüyüşe ve saldırıya geçtiler.

Göstericilerin önünde bulunan maskeliler, solcu ve Alevilere ait önceden işaretlenmiş işyerlerini göstererek tahrip ettiriyor, arkasından gaz dökerek yakıyorlardı. Yanan yağların, mobilyaların, halıların, deterjanların kokusu ve dumanı tüm Malatya’yı sardı.

Siyasi partilerin, demokratik kitle örgütlerinin (CHP, TÖB-DER, TÜM-DER, Tütüncüler Derneği) merkez binalarıyla, Gayret, Görüş, Ekspres, Baydağı, Güneş Gazetelerinin matbaa ve idarehaneleri, Tekel bayileri, gazete bayileri yerle bir edildi. Rakı, şarap ve benzeri içkilerin satıldığı lokantaların, Tekel bayilerinin ve marketlerin önü kırılmış şişelerle, masalarla birbirine karışmıştı. Ateşe verilen yerlerden çıkan kokular insanları sersemletiyordu. Malatya’nın üstüne pis kokulu kara bir duman çökmüştü. Alçaktan uçan jetlerin sesleri karmaşa havasını artırıyordu.

Yeni katılanlarla göstericilerin sayısı 20 bine yaklaşıyordu. Denetim elden çıkmıştı. Artık kimin ne yaptığı bilinmez olmuştu. İşaretlenmiş işyerleri ve konutlar tahrip ve yağma edilerek ateşe veriliyordu.

Ortaklıkta başlarında maskeliler olduğu halde, ellerinde benzin bidonuyla dolaşan on binlerce saldırgandan başka kimse yoktu. Güvenlik güçleri de yoktu. Belki o gün izinlilerdi! Yalnızca jet uçakları alçaktan uçarak ve sesleriyle saldırganları caydırmaya çalışıyorlardı. Ancak bu bir işe yaramamıştı. Sokaklara dökülen eşyalar alev alev yanıyordu. Cadde ve sokaklar buzdolapları, mobilyalar, televizyon ve radyolar, içki şişeleri, yağ kutuları, kumaşlar, ayakkabılar, sebze ve meyveler, cam parçaları, kapı ve pencere kırıkları, gaz tüpleri, devrilmiş otolardan geçilmiyordu. İçin için yanan eşyalardan yükselen ağır ve değişik kokular ve kara duman göz açtırmıyordu. Ateşi söndürmeye gelen itfaiye araçları, hortumları kesilmiş olarak sokaklarda bekletiliyordu.”

Şehir merkezinde sağlam yer kalmamış ve saldırganların da işi bitmişti. Bu kez mahallelere yöneldiler. Rastladıkları genç kızlara sarkıntılık etmeye, yaşlı kadınları dövmeye başladılar. Bu ortamda nereden geldiği bilinmeyen bir kurşun, saldırganlar arasında bulunan İnönü Üniversitesi öğrencisi Tahir Kökçü’yü kafasından ağır yaralamıştı. Hastaneye kaldırılan yaralı kurtarılamamış, yaşamını yitirmişti. Olayları yatıştırmak amacıyla bir konuşma yapan Malatya Cumhuriyet savcılarından Necati Sezener ile Adıyaman‘dan gelen Jandarma Komando Birliği Komutanı Yüzbaşı Arif Doğan saldırıya uğradı ve her ikisi de bıçak ve kurşunla yaralandı. Kalabalık bir grup, Alevilerin yoğun olduğu Ata (Haçova), Cemal Gürsel ve Başharık Mahallelerine doğru yürüyüşe geçti. Turan Emeksiz Caddesi’nin üzerinde bulunan yüzlerce işyeri ve evin camlarını kırarak eşyalarını sokaklara atıyor, gaz dökerek yakıyorlardı.

Saldırganlar, Turan Emeksiz Caddesi’nde ‘Komünistlere ölüm!’, ‘Katil Ecevit!’, ‘Dan dan Hamido’ya intikam!’, ‘Müslüman Türkiye!’ diye slogan atarak önlerine gelen işyerlerini, konutları tahrip ediyor ve yakıyorlardı. Saldırganların bir kolu, Malatya’nın büyük semtlerinden biri olan Sıtmapınarı’na yönelmişti. Burası, işçilerin yoğun olduğu bir semtti. Saldırganlar, yıka yaka Sıtmapınarı’na ulaştı, Alevi ve solculara ait işyerlerinin tümünü tahrip etti.

Çilesiz Mahallesi, Malatya’nın güneybatısında, bahçeli bir semttir. Kentin eski mahallelerinden biri sayılır. Yüzyıldan beri Alevilerle Sünniler iç içe yaşamaktadır. Mezhep sorunları yaşamadan ortak iş yapmışlar, az da olsa birbirlerinden kız alıp vermişlerdir. Karanlık eller durmaz ki; Hamit Fendoğlu’nun öldürülmesini fırsat bilenler saldırılarını bu semte de yönelttiler. Çilesiz Mahallesi’nin halkı, Malatya Merkezindeki saldırı olayını üzüntü ve kuşkuyla izlerken mahallenin çocukları da bahçede top oynamaktadırlar. Saat 12.00’ye doğru bir araba, top oynayan çocuklara yaklaşır. Arabadan biri iner, ‘Naci, Sait, Özcan…’ diye ismen çağırdığı üç çocuğu arabaya alır ve uzaklaşırlar. Arkadaşları da, herhalde öğretmenleridir, bir yeri göstermek için götürdüler, düşüncesiyle başta ailelerine haber vermezler. Ama sonra kuşkulanırlar ve ailelerine bildirirler.

Götürülen çocuklar (Özcan Türksever, Sait Hazar, Naci Erguvanlı) 14-15 yaşlarında olup, Gazi Lisesi’nin öğrencileridir. Üçü de Alevi ailenin çocuklarıdır. Birkaç saat sonra acı haber gelir. Çocuklar önce işkence görmüş, sonra kafalarına sıkılan kurşunlarla öldürülmüştür. Katiller bununla da yetinmemişler, cesetleri, Malatya’ya 8 kilometre uzaklıktaki Beylerderesi’nde demiryolu tüneli önünde rayların üstüne bırakmışlardır. Üzerlerinden tren geçen cesetler paramparça olarak bulunmuştur. Çocukların aileleri, katillerin bulunması için kuşkulandıkları bazı isimleri ilgili makamlara vermişler, ancak sanki yer yarılmış katiller içine girmiş gibi, cinayetler yapanların yanına kar kalır.

Katliamın altyapı hazırlığı
Hamit Fendoğlu’nun ölümünden iki gün önce Bilim ve Kültür Derneği adlı bir kuruluş, Malatya’da “Milletim Uyan” başlıklı bir bildiri dağıtır. Bildiride şu ifadeler yer almaktadır:

Milletini seven subay, öğretmen, memur, talebe, işçi, köylü, kendini devletin, milletin temiz ideallerine adayan değerli kardeşlerimiz, komünistler tarafından kahpece şehit edilmişlerdir. Müslümanlar bizi yok etmeye yönelen İslam ve millet düşmanlarının karşısında, müdafaa kavgasında birleşelim. İçinde bulunduğumuz zor günler bütün Müslümanları bir araya getirmelidir. Vedatlar, İbrahimler; sizlerin bıraktığınız yerden davamız daha da yükselecek, komünist katillerden intikamınız mutlaka alınacaktır.

18 Nisan günü, Malatya’da saldırı başladığı saatlerde Belediye hoparlöründen Kuran okumaya başlanır. Kuran’ın okunmasından sonra faşist bir grubun hoparlörden yaptığı “Din elden gidiyor. Camilere de bomba konuluyor..” anonsları aralıksız akşama kadar sürmüştür. Böylece halkın dini duyguları kışkırtılarak katılımın çoğaltılmasına, saldırıların yaygınlaştırılmasına çalışılmıştır. “Güçlü devlet”in Malatya’daki temsilcileri ise bu tahriklere seyirci kalmıştır.

Direniş

18 Nisan’ı 19 Nisan’a bağlayan gece, sağcı ve ‘solcular’, olası bir saldırının korkusunu yaşıyorlardı. Kimi mahallelerde azınlıkta olan Aleviler, Alevilerin yoğunlukta olduğu ‘Cemal Gürsel, Ata, Samanlı, Özalper, Çavuşoğlu, Başharık Mahalleleri’ne sığınarak kendilerini güvenceye almaya çalışıyorlardı. Tüm mahalle ve sokaklarda nöbet tutuluyordu. Aleviler ve devrimciler, olası bir saldırıda haberleşmek üzere birbirlerinin telefonlarını alıyorlardı. Sokaklardaki nöbetlerin yanı sıra, evlerde de nöbet tutuluyordu. Silahlı olmayanlar mutfak bıçaklarını, tahra, balta gibi kesici aletlerini yanlarında bulunduruyorlardı. Evlerin ışıkları söndürülmüştü ve insanlar yangına karşı kendilerince önlemler almışlardı. Az da olsa bazı kişiler, gecenin karanlığında evlerinin yol cephesini yeşile boyamışlardı. Kimi evlerin pencerelerinde ise, “Bu evde Hamido’nun yası var” yazılı kağıtların asılı olduğu görülüyordu. Telefonla mahalleler arası haberleşme aksamadan sürdürülüyordu.

Gece yarısı olmuştu ki, bazı mahallelerden silah seslerinin duyulması heyecan ve korkuyu doruğa çıkardı. Telefonlaşmalar, çeşitli yollarla haberleşmeler ve bilgi alma çabaları yoğunlaşmıştı. Gözü yaşlı anneler, bebelerini katliamdan nasıl kurtaracakları üzerine umutsuzca kafa yoruyordu. Kimi kadınlar ise erkeklerin yanında çatışmaya hazırlanıyorlardı.

Şehir merkezinde tahrip edilen ve yakılan işyerlerindeki yangın devam ediyordu. Karanlığı artıran ağır ve kokulu bir dumanla kaplı gökyüzü korkuyu artırıyor, tehdidi insanların yanan genizlerine ulaştırıyordu. İlk gece önemli bir olay yaşanmadan ama herkesin tetikte olduğu bir şekilde geçti.

Ertesi günün gazetelerinde saldırıya ilişkin manşetler şöyleydi:

* Bine yakın işyeri yakılıp tahrip edildi. Polis ve Jandarma müdahale etmeyince Jetler uçuruldu. (Son Havadis, 19. 04. 1978)

* Fendoğlu’nun mensubu olduğu Bulgurlu Aşiretlerinden onbinlerce kişinin şehre girmesiyle büyüyen olaylar sırasında bin kadar işyeri ve ev kundaklanarak, 3 kişi öldürülmüş, 30 kişi yaralanmıştır. (Tercüman, 19. 04. 1978)

* Dün sabah erken saatlerde çoğunluğu köylerden gelen ellerinde uzun sopa ve zincir bulunan binlerce kişi şehir içinde gösteri yaptılar. Polisin kendilerine karşı koymaması sonucu, birçok işyeri tahrip edilerek yakıldı. (Hürriyet, 19. 04. 1978)

* Malatya, saldırgan gruplar tarafından savaş alanına çevrildi. (Cumhuriyet, 19.04. 1978)

* Malatya’da en az 700 işyeri tahrip edildi. Belediye hoparlörlerinden ‘Din elden gidiyor, camilere bomba konuluyor’ anonsları yapıldı. (Milliyet, 19. 04. 1978)

Katliam Bilançosu
17 Nisan 1978 akşamı başlayan saldırı, tahrip ve silahlı çatışma; 20 Nisan akşamına kadar sürdü. Bu süre içinde sekiz kişi ölmüş, yirmisi ağır olmak üzere yüz kişi yaralanmış, 100 işyeri ve konut tamamen olmak üzere, toplam 960 işyeri ve konut tahrip edilmiştir. Olaylar sırasında onlarca oto da zarar görmüştür.

Bazı işyerlerinde yangının halen devam ettiği 20 Nisan günü şehir merkezindeki enkazı kaldırma çalışmaları başlatıldı. Cadde ve sokaklar ancak iki günde temizlenebildi. Bir yandan enkaz kaldırılıyor bir yandan da mahkeme kanalıyla hasar tespiti yapılıyordu. Hasarın o dönem rakamlarıyla 100 Milyon TL olduğu belirlenmiştir.

Yapılan inceleme sonucu bu paketlerdeki patlayıcıların, daha önce İstanbul Üniversitesi’nde öğrencilerin üzerine atılan bomba ve ADMMA yakınlarında atılarak beş kişinin yaralanmasına neden olan bombalarda kullanılanla aynı olduğu belirlenmiştir. Bu türden patlayıcıların ancak Atom Enerjisi Araştırma Merkezi’nde yapılabileceğini belirtmişlerdir. Bunun üzerine Ankara Nükleer Araştırma Merkezi’nde arama yapılmıştır. Bu merkezde çalışanların büyük çoğunluğu faşist Ülkü Ocakları üyesiydi. Ülkü Ocakları’nın eski Genel Başkanı Muharrem Şemsek de burada çalışmaktadır. Muharrem Şemsek ve birkaç arkadaşı gözaltına alınır ve Nükleer Araştırma Merkezi de bir süre için kapatılır. Muharrem Şemsek ve arkadaşları daha sonra mahkemece serbest bırakılır.

Malatya’da meydana gelen olaylar sırasında polislerin büyük bölümü müdahale etmemiştir. Saldırganlara engel olmaya, maskeli öncülerini yakalamaya çalışan POL DER üyesi bazı demokrat polisler ise diğer bazı polislerin sert ve küfürlü tepkileriyle engellendiler.

12 Eylül 1980’de gelen faşist cuntadan sonra, demokrat, devrimci ve Alevilere yönelik faşist baskılar yoğunlaştı. Neredeyse her gün evleri, işyerleri aramadan geçirilen bu insanlar, uyduruk gerekçelerle gözaltına alınıyor, işkencelerden geçiriliyordu. Bunca baskıyla karşılaşan demokrat, devrimci ve Aleviler, sonunda Malatya’yı terketmek zorunda kaldılar. İş sahibi olanlar, işyerlerini günün değerinin çok altında fiyatlara satarak Mersin, Adana, İstanbul, İzmir gibi kentlere göç etmeye başladılar. Ekonomik gücü olmayanlar da köylerine döndüler. Böylece Malatya’nın etnik ve kültürel mozaiği, siyasal yapısı esaslı bir değişime uğratılmış oldu…

* Anlatımlar Pir Sultan Abdal Derneği Malatya Şubesi’nden edinilmiştir.

Benzer Haberler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün