Türkiyeden Haberler

Atilla Özdemir:”PSAKD’de “dizayn” edilmeye çalışıldı”

Geçtiğimiz ay Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’ndeki Genel Sekreterlik görevinden istifa eden Dr. Atilla Özdemir’le istifası, PSAKD’de yaşananlar ve Alevi hareketi üzerine görüştük. Diğer Alevi örgütlenmeleri gibi PSAKD’nin de “dizayn” edilmeye çalışıldığına vurgu yapan Özdemir, “bu liberal saldırıya PSAKD içinde karşı durabilmek de hayati önemde” dedi.

İstifanızla başlayalım, PSAKD Genel Başkanı’nın milletvekili adaylığı, Başbakan Davutoğlu ile yenen yemek gibi birçok hatırı sayılır gerekçeyle istifanızı sundunuz. Sizi bu noktaya iten şeyler nedir?

Beş yıldır PSAKD’da Genel Merkez Yöneticiliği yaptım ve farklı noktalarda sorumluluklar üstlendim. Ancak PSAKD Genel Sekreterliği görevini yürütmekteyken beni istifa noktasına  getiren bir süreç oldu. Genel Başkan arkadaşımızın milletvekili adayı olması ve Davutoğlu’nun sofrasına oturması, bardağı taşıran son damlaydı. Adaylık meselesi üzerine ne diyebilirim ki, her arkadaşımızın siyaset yapma hakkı var. Ayrıca Alevilerin talepleri ve hakları için verilen mücadelede PSAKD’nin hattı ve perspektiflerinin kendilerine yetmediğini düşünen arkadaşlarımız, başka örgütsel yapılarda da mücadele yürütebilirler. Buna da saygı duymamız gerekir. Kızdığımız ve kırıldığımız tarafsa, PSAKD örgütlülüğünün, genel  başkanlığı sıfatının kullanılarak bir yerlerden milletvekilliği payesi alınmış olması ve bir politik organizasyon olarak HDP’nin Alevileri temsil ettiği algısının yaratılmasıdır. Bu, çok tartışmalı ve su götürür bir meseledir. Kaldı ki, Genel Başkanımız, milletvekilliği adaylığı konusunda bir niyeti olup olmadığını defalarca sormamıza rağmen, kişisel olarak böyle bir niyeti olmadığını beyan etmişti. Davutoğlu’nun sofrasına oturması meselesi, adaylık meselesinden çok daha kritik önemde. Bir kitle örgütü yöneticisini durduk yerde Başbakanlığa acilen çağırmazlar, bu işin bir yazışması, bir haberleşmesi olur. Ama 25 kişilik PSAKD Genel Yönetim Kurulu’ndan üç-dört kişinin haberi var. Kurulumuzda böyle kritik bir davete icabet edip etmemenin gerekçeleri tartışılmamış, ben genel sekreterim haberim yok. Genel Başkan gitmiş. Yani kurullarımız, bir kez daha çok önemli bir konuda çalıştırılmamış. Bu durumda Ankara’da yaptığımız GYK toplantısında Genel Başkan, Davutoğlu’nun sofrasına oturması meselesinde hem kurulları çalıştırmadığı için hem de o sofraya oturarak PSAKD’nin tüm mücadele tarihinin teamüllerini yerle bir ettiği için tüm kuruldan özür diledi. Ancak biz daha vahim bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu fark ettik. Kurul içindeki  bazı arkadaşlarımız, Genel Başkanımız yemeğe katılmasının yanlış olduğunu  söylemesine rağmen, bu meselenin  doğru olduğunu ve kendilerinden sonra  bu  kurullarda görev alacak  arkadaşlarımızın yaratılan bu geleneğin devam ettiricisi olmaları gerektiğini ifade ettiler, ki Genel Başkanımızı dahi dilediği özürden dolayı boşa düşüren tartışmalardı bunlar. Dolayısıyla mevcut kurulla ve mevcut kurulda ifade edilen bu cümlelerle ortak bir Pir Sultan perspektifimizin olmaması, Kurul’dan ayrılmamız sonucunu doğurmuştur. Alevi hareketine hizmet ve Alevilerin talepleri için mücadele etmek için, böyle bir dizi sıfata sahip olmak da gerekmiyor.

‘MÜCADELECİ PERSPEKTİF YENİK DÜŞTÜ’

İstifa metninde on maddelik bir gerekçe listesi de bulunuyor. Bu metin nasıl oluştu? Sadece sizin imzanızı mı taşıyor?

PSAKD Genel Sekreterliğini yürüttüğüm son bir yıllık süre içinde, bilgim dahilinde olan tüm konularda ilgili arkadaşlarımla istişarelerde bulunup yapılması gerekenlere dair seçenekler içinde örgütlülüğümüzü ve Alevi hareketini ileriye taşıyacak en uygun alternatifleri saptamaya çalıştım. Bu durumların tamamında da hiç “ben genel sekreterim” noktasında olmadım. Kurulumuzun kararı olmasına özen  gösterdim. Milletvekili adaylığı ve Davutoğlu’nun sofrasına oturma meselesi, biriken sorununlarımızın finaliydi ve dolayısıyla Ankara’da bu meseleleri de değerlendireceğimiz toplantı öncesinde, İstanbul örgütümüzün de bu konuya ilişkin yaklaşımını dinledikten sonra, bir metin kaleme aldım ve tüm GYK üyesi arkadaşlarımla paylaştım. Ancak gelinen noktada biriken sorunlara kalıcı çözümler üretip örgütlülüğü ve mücadeleyi ayağa kaldırma perspektifi, işin idare edilip geçiştirilmesi perspektifine yenik düştü. Şimdi iş idare ediliyor, yani örgütte Genel Merkez yönetiminin politikalarına ve pratiğine bir  tepki var. GYK olarak toplandığımız günün sonrasında Danışma Kurulu  toplantımız vardı. Danışma Kurulu toplantımıza tüm ülkeden şube başkanlarımız katılıyor. Biz toplantıda “yapabildiklerimiz ve yapamadıklarımızı konuşarak ve örgütün güvenini tazelemiş olarak yola devam etmek gerekir” şeklinde fikrimizi beyan ettik. Buna karşın arkadaşlarımız, “hayır, biz seçilmiş bir kuruluz, istifa eden eder, yedekleri çağırır yolumuza devam ederiz” dediler. Bunun tüzüğe uygun olsa bile meşru olmayacağını söylediğimizde, bize ancak istifa etmek seçeneği kalmıştı. Çünkü  GYK’mız, Danışma Kurulu’nun farklı bir iradesi varsa, o iradeyi çiğnemeyi peşin peşin göze almıştı.

‘PİR SULTAN LİBERAL SALDIRI ALTINDA’

PSAKD Alevi hareketi için kritik bir noktada duruyordu. Bu kritik noktayı yaratan şey neydi? PSAKD’yi PSAKD yapan damarlar nelerdi? Bunlar korunabildi mi, hala korunuyor mu?

Aleviler binlerce yıllık mücadele  tarihlerinde Bedrettin’lerden Baba İlyas ve Baba İshak’lara, Mazdek’lerden, Hallacı Mansur’dan Hacı Bektaş-ı Veli’ye, Nesimi’den Pir Sultan’lara egemen sisteme, düzene karşı ezilenlerin safında bulunup ezilenlerin mücadelesini örgütlemişler ve düzene baş kaldırmışlardır. PSAKD’nin ülkemizde Aleviler açısından kritik  önemde bir örgütlenme olmasının esas noktası budur. En temel talep olan eşit yurttaşlık da bu bağlamda değerlendirilip anlamlandırılmalıdır. Türkiye’de AKP iktidarı eliyle İslamcı faşist bir rejimin oturtulmaya çalışıldığı yıllar boyunca ve günümüzde bu rejimin anayasal çervesinin oluşturulmaya çalışılması noktasında, yurt içinde ve yurt dışında Alevi hareketinin farklı bileşenleriyle  birlikte, PSAKD de bir çeşit yeniden dizayna tabi kılınmaya çalışılıyor. PSAKD’nin egemene karşı tavizsiz  duruşundan vazgeçmesi; felsefi, kültürel ve inançsal değerleriyle gericileşen Türkiye’nin iklimine uyum sağlaması isteniyor. Bu genel çerçeveye karşı çıkanlar, gericiliğe karşı laiklik ile tarihsel olarak ilerici bir rejim olan cumhuriyet ve eşit yurttaşlık mücadelesinin hakkını verebilenler, Pir Sultan’ı Pir Sultan yapan damarların korunmasını sağlayacaklardır. Türkiye’de siyaset kurumunun ağır bir liberal saldırı altında  olmasından kitle örgütleri de etkilenmektedir, tam da bu nedenle ve gelinen noktada, bu liberal saldırıya PSAKD içinde karşı durabilmek de hayati  önemdedir.

 

Peki, genel olarak Alevi kurumlarında durum ne? Alevi hareketi, bir ortak akıl etrafında buluşabiliyor mu ve bu ortak akıl sizce ne olmalı?

Alevi kurumlarının genel durumunun iyi olduğunu söylemek, kendimizi  kandırmak olur. Alevilerin hak mücadelesi ve ülke siyasetine  müdahalesinde liberal akıl  ve devlet aklı çok daha etkilidir. Günümüzde ancak herhangi bir  saldırı ve hakaret durumunda refleksif yan yana gelişler mümkün olabiliyor. Bugün Alevilerin  birliği meselesi, bana göre önemlidir.  Ancak bu birliktelik farklı Alevi kurum  yöneticilerinin ya da kurumların başkanlarının yan yana geldiği görüntülerle sağlanamaz. Bize göre PSAKD, örgütsel işleyişine dair sorunları  çözmek kaydıyla meşru ve kitlesel bir hatta, ortak aklı temsil eden bir noktaya  oturabilir ve oturmalıdır. Örgütümüzün  böyle bir hatta oturması, meşru ve  kitlesel eylem hattı oluşturabilmek, Alevilerin birliğinin de, ortak aklının da  temsiliyetinin üstlenilmesi anlamına gelecektir. Bunun için ilk aşama, örgütsel işleyişe dair yapılması gereken işlerde somutlaşıyor. Soruya belki de daha net bir yanıt olması açısından, şunu da ilave etmekte fayda var: Bahsettiğimiz ortak akıl, Alevilerin cumhuriyetçi, laik ve eşitlikçi karakterlerinin beslenmesini ve geliştirilmesini de sağlamalıdır.

‘YA SİNERSİNİZ YA DA MÜCADELE EDERSİNİZ’

AKP’nin saldırılarına karşı Alevi cephesinden nasıl bir yanıt verilmeli? Aleviler, hangi araçları kullanırsa etkisini artırabilir?

AKP’nin Alevilere yönelik saldırısı birden çok açıdan ele alınması gereken bir konu. AKP gibi cemaatleri devletleştiren bir partinin, katıksız ve gözü kara iktidarından söz ediyoruz. Dolayısıyla AKP’nin Alevilere yönelik saldırısı, ülke  sınırlarını aşıyor ve Türkiye dışındaki Alevilere savurulan tehditleri de bünyesinde barındırıyor. Aynı zamanda tehdit olgusu Türkiye’de beslenen, barınan, tedavi edilen, desteklenen cihatçılardan da doğuyor. İktidarını kaybetmemek için savaş ve iç savaş  deliliği dahil her türlü çılgınlığın altına gözü kapalı imza atabilecek bir kültün, açık-kapalı bir dizi tehdidi yani bu. Alttan alta yürütülen asimilasyon, tehdit meselesinin diğer tarafı. Mülksüzleştirme ve ekonomik olarak zayıflatma da bir başka tarafı. Şüphesiz bu listeye eklenebilecekler var. Ancak şu konu nettir: tehdit varsa, ya sinersiniz ya da mücadele edersiniz. Mücadele için meşruluğun ve kitleselliğin yenilenmesi ve yaygınlaştırılmasına ihtiyaç vardır. Sanki seçim sonrası Türkiye tablosu, Alevi hareketinin özelinde PSAKD’nin de önüne, yeni ve hızla altından kalkılması gereken görevler koyacak gibi geliyor: Alevilerin taleplerinin güncellenmesi meselesinden örgütlenme başlığına, alevilerin birlikteliğinden komşularımızla yaşanacak gerilimlerin Türkiye’deki Alevilere etkilerine kadar.

http://haber.sol.org.tr/

Benzer Haberler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Bu Haberde Dikkatinizi Çekebilir!
Kapalı
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün