Türkiyeden Haberler

Aleviler siyasette yol arıyor

Alevi Yolu, Hak-Muhammed-Ali yoludur. Yol, “sırat-ı mustakim”dir, doğru ve mazbuttur. Yolun menzili, durakları, gözcüleri, velileri, uluları, izcileri, müminleri, ser verenleri, arifleri, zarifleri, feylesofları, şairleri, ozan ve zakirleri vardır. İslamın gerçek yollarından biri ve hatta birincisidir.

Muaviye’nin icat ettiği yol “Suni”dir. Kuvvetle, hile ve desise ile Ebu Hureyre gibi, Kur’an ayetlerinden fazla Hadis icat eden biriyle bir yol tutturdu, Emevi Saltanatını bununla kurdu, Muaviye, İslami biate aykırı hareket edip, Cemel Vakası’nı destekledi, Sıffın Savaşı’nda, Hz.Ali’ye karşı savaştı. Hakem Olayı’ndaki hile ile halife de oldu. Hz. Hasan’la yaptığı sözleşmede saltanat kurmayacağını söylediği halde, sözünü tutmayıp oğlu Yezid’i veliaht ilan etti.

Sonuç olarak, Emevi Saltanatı kurulmuş oldu. Hz. Muhammed’in yıktığı Emevi saltanatı böylece ve bu defa Sünni İslam kaynağı olarak kurulmuş oldu. Bu saltanatın yönetim şekli, daha sonra tüm İslam devletlerine yönetim modeli oldu. Abbasi ve Selçuklu, Osmanlı Devletleri ve hatta Cumhuriyet yönetimi, Emevi Devlet geleneğini korudular ve uyguladılar.

***

Arap kavmi, İslamiyet ile milletleşti ve devletleşti. Yani savaşarak uluslaştı. Bu savaş siyaseti, Türklerin de yaşama biçimine uygun düştü. Türkler, “ilayı Kelimullah” için savaşa girdiler, bunu dinen kutsayıp adına “fütuhat”, ölünce “şehit”, kalırsa “gazi” oldu dediler.

Üç yıldır DAİŞ çetelerinin Suriye, Irak ve Kürt coğrafyasında yaptıkları katliamlar ve vahşet, Muaviye fikriyatının günümüzdeki yansımasıdır, hareketin İslam dini ve imanıyla bir ilgisi yoktur. Ama ne gariptir ki bunca ilahiyat fakültelerine ve kadrolu ilahiyatçılara rağmen gerçeği anlatan ve bu vahşete karşı çıkan da yoktur. Bu da devletimizin isabetsiz tavrını ve duruşunu göstermektedir.

Günümüzde Kürtler de insani değerleri ve kendi topraklarını, can, ırz ve namuslarını savunarak uluslaşmaktadır. Kobanê Direnişi, Kürt ulusunun haklı ve cengâver direnişini dünya kamuoyuna ispat etmiş, denge ve hesapları Kürtler lehine değiştirmiştir. Şehitleri anıyor ve gazileri selamlıyoruz.

***

Kur’an’da ve diğer inançlarda, demokrasilerde, TC. anayasalarında “herkes din ve inancını yaşamakta, öğrenmekte hürdür” denilmesine rağmen, gerçek böyle değildir. Çoğunluk Sünni İslam inancındadır ve devlet, inançlara eşit mesafede olması lazım geldiği halde bir mezhebin savunucusu durumundadır. Diyanet İşleri Başkanlığı da bunun resmi temsilcisidir. Eğitim kurumları, Sünni mezhebin okulları durumundadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, din-inanç hürriyetinin eşit ve adil kullanılmasına dair verdiği karar, devletimiz için de bağlayıcı olduğu halde, maalesef devletçe uygulanmamaktadır.

Alevi örgütlenmeleri yaygın ve etkindir. Veli kültünde, inançta rıza, ikrar esastır, “gelme gelme, dönme dönme” demekte ve her insanı toplumda “eşit bir can” bilmektedir. Toplum bu inanç hakkını, doğal ve insani hakkını, kullanmak istiyor. Fakat devlet çeşitli bahanelerle bunu engelliyor.

Yapılan “Alevi Çalıştayları” göstermelik olmaktan öte bir işe yaramadı. Alevi Dernekleri, Federasyon ve Vakıfları arasında pompalanan ayrılık/farklılık deyişleri de sonuç vermedi. Aleviler, bir blok olarak inançlarını serbest yaşamak, din adamlarını eğitip görevlendirmek, kendi inançlarını yönetmek, eşit vatandaşlık hakkından yararlanmak istemektedirler. Buna karşın devlet, işi sürüncemede bırakmakta ve Aleviliğin asimilasyonunu amaçlamaktadır. Hükümetin bu davranışı, Alevi gençleri inancında zorlamakta ve üzerlerinde mahalle baskısı oluşturmaktadır.

***

12 Eylül 1980 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri, askeri disiplin ve hiyerarşi içinde Türkiye’nin yönetimine el koydu. Toplumdaki her kesim yargılandı, spor salonları, askeri mahkeme oldu ve herkes işkenceden geçti. Diyarbakır 5 No’lu Askeri Cezaevi’ndeki işkence tarife sığmaz bir hal aldı ve tutuklu dört fidanın bedenini ateşe vermeleriyle Silahlı Kürt Direniş Hareketi başladı (1984). Sağ-sol, Alevi-Sünni, Türk-Kürt demeden herkes işkenceden geçti, öldü, sakat kaldı.

Türkiye siyasal hareketinin sol kanadı kırıldı, tasfiye edildi. İslami yeşil renk öne çıkarıldı. Arada “balans ayarı” verildi, fakat etkili olmadı ve bugüne varıldı.

***

Bu genel süreç içinde, Alevi Örgütleri, siyasal bir yol ayırımında ve arayışında bulunmaktadırlar. Geleneksel ilişkilerin kısır olduğu anlaşılmıştır. Üstelik CHP Genel Başkanlığında bir Kürt ve bir Alevi’nin bulunması, Dersim 1937/38 Katliam tartışmalarında bir varlık gösteremeyişi ve hatta olaylara mazeret peyda edilmesi, bir Alevi olarak inancını haykıramayışı kitlelerde güvensizlik nedeni oldu. “Varlığını saklayan, inkâr eden, bize nasıl sahip çıkacak” denildi ve CHP ile olan ilişkiler sorgulandı. Sonradan CHP yönetiminden yapılan çıkışlar ise inandırıcı olmadı.

Halkların Demokrasi Partisi (HDP), inanç ve etnik sorunlara sahip çıkınca ve çözümü Türkiye’nin demokratikleşmesinde gösterince, Alevilerin yurtiçi ve dışı örgütlerince, ilgi odağı oldu. Yapılan görüşmeler güven vermekte ve hızla katılımlar olmakta, birlikte sorunların çözümü planlanmaktadır.

Sosyal, siyasal, yönetsel, inançsal, ekonomik sorunlar; Türkiye ölçeğinde, demokratik birliktelik temelinde çözülecektir.

Aleviler, ezilenler, emekten yana olanlar, dillere ve dinlere özgürlük diyenler, Misak-ı Milli ruhu içinde, demokratik cumhuriyetin ve demokratik toplumun inşasına çalışmaktadırlar. Demokratik toplum ve demokratik cumhuriyet projesiyle, yeni yaşam koşullarını ve yeni Türkiye’yi inşa edeceklerdir.

http://www.ozgur-gundem.com/   Dr.Ömer Uluçay

 

 

Benzer Haberler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Bu Haberde Dikkatinizi Çekebilir!
Kapalı
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün