Türkiyeden Haberler

‘İnsanları hedef alarak taradılar, birer birer…’

Devletin “öteki” yurttaşlarının yaşadığı ve sosyo-politik yapısı ve muhalif kimliği nedeniyle hedef haline getirdiği Gazi Mahallesi’nde, 12 Mart 1995 tarihinde devlet-kontrgerilla iş birliğiyle gerçekleştirilen 17 Alevi yurttaşın yaşamını yitirdiği Gazi Katliamı 20’nci yılına girdi. Katliam sonrasında sorumlular hakkında açılan davalarda işletilen “cezasızlık” politikası nedeniyle katliamı gerçekleştiren polis-kontrgerilla güçleri aklanırken, Avukat Gülizar Tuncer, “kara leke” olarak hafızalara kazınan katliamda zaman aşımı tehlikesine dikkat çekti.


Devletin “öteki” yurttaşlarının yaşadığı ve sosyo-politik yapısı ve muhalif kimliği nedeniyle hedef haline getirdiği Gazi Mahallesi’nde, 12 Mart 1995 tarihinde devlet-kontrgerilla iş birliğiyle gerçekleştirilen 17 Alevi yurttaşın yaşamını yitirdiği Gazi Katliamı 20’nci yılına giriyor. 12 Mart 1995 günü, Gazi Mahallesi’nde bulunan dört kahvehane ve bir pastaneye “kimliği belirsiz” kişilerce açılan ateş sonucunda yaşamını yitiren Alevi dedesi Halil Kaya’nın öldürülmesiyle başlayan katliamda 17 kişi yaşamını yitirirken, yüzlerce yurttaş da polis ve asker müdahalesi sonucunda yaralandı. Katliamın hemen ardından sorumlular hakkında açılan davalarda işletilen “cezasızlık” politikası nedeniyle katliamı gerçekleştiren polis-kontrgerilla güçleri aklanırken, Gazi Katliamı da Dersim, Zilan, Koçgiri, Sivas ve Roboski gibi Türkiye tarihine “kara leke” olarak geçerek, hafızalara kazındı.

Katliamlar Kemalist partiler döneminde yaşandı

Katliamda yaşamını yitirenler 20’nci yılda düzenlenecek eylem ve etkinliklerle anılmaya hazırlanırken, katliamın ardından sorumlular ise tüm Alevi katliamlarında olduğu gibi yargılanmadı. 1938 Dersim, 1978 Maraş, 1993 Sivas ve 1995 Gazi katliamlarının yaşandığı dönemlerde iktidar ya da iktidar ortağı olan CHP ve Kemalist geleneğin yanı sıra başa gelen tüm sağ partiler de devlet refleksiyle katliamlara koruma kalkanı sağladı. Gazi Katliamı faillerinin yargılanması için oluşturulan hukuk komisyonunda yer alan aynı zamanda da katliamın tanıklarından olan Avukat Gülizar Tuncer, Gazi Katliamı’nı ve hukuki süreci anlattı. Gazi Mahallesi’nin hedef haline getirilmesinin nedenini, “İşçilerin, emekçilerin, Alevi ve Kürt yurttaşların yoğun olarak yaşadığı bir yer” diyerek özetleyen Tuncer, “Alevi dedesinin hedef olarak seçilmesi zaten çok bilinçli” dedi. Gazi Mahallesi’nin katliam öncesinde de sürekli olarak polis baskısı altında olduğunu söyleyen Tuncer, “Giriş çıkışlar sürekli kontrol altındaydı, aramalar yapılıyordu. İşkence ve kötü muamele sistematik bir hal almıştı. Gazi karakolu çok ünlüydü o dönem. Yani Gazi devlet şiddetinin zaten yoğun bir biçimde yaşandığı bir yerdi” diye konuştu.

Hanefi Avcı katliamı itiraf etti

Dönemin İstihbarat Daire Başkanı Hanefi Avcı’nın katliamdan kısa süre sonra yaptığı açıklamada, katliamın “Yeşil” kod adlı kontrgerilla üyesi Mahmut Yıldırım ve “ekibi” öncülüğünde yapıldığını itiraf ettiğini belirten Tuncer, “Kahvehaneler ve pastaneye yönelik saldırının ardından olaya tanıklık eden insanlar polislere saldırıyı gerçekleştiren aracın hangi yöne gittiğini söylüyor ama polisler ters yöne gidiyor. Yani müdahale etmiyor, karışmıyor kimse” şeklinde konuştu.

Savcılık soruşturulan polisler yerine Gazi halkına dava açtı

Katliamın ardından sorumluların yargılanması ve etkin soruşturma yürütülmesi için aileler ve avukatlar olarak mağdur ve tanıklarla görüştüklerini aktaran Tuncer, olayla ilgili görgü tanıkları ve mağdur kişilerin savcılık tarafından şüpheli konumuna getirildiğini söyleyerek, “Savcılıkta ilk soru, ‘sen de orda mıydın?’ oluyordu. Mağdur ya da tanık sıfatı ile beyanlarının alınmasını istediğimiz insanlar şüpheli konuma getirildi” dedi. Dönemin Gaziosmanpaşa Savcılığı’nın, olayla ilgili soruşturulan polisler yerine Gazi Mahallesi’nde yaşayan yurttaşlar aleyhine dava açtığını belirten Tuncer, “Gazi halkına, ‘Kamu malına zarar vermek’, ‘Toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak’ gibi gerekçelerle davalar açıldı. Savcılığın ilk yaptığı şey Gazi halkını sanık konumuna getirmek oldu” ifadelerini kullandı.

‘İnsanları hedef alarak taradılar, birer birer…’

Sivil giyimli polislerin Gazi Mahallesi’nde yaşayan yurttaşları hedef alarak ateş ettiği görüntüleri hatırlatan Tuncer, “Polis elinde uzun namlulu bir tüfekle insanları hedef alarak tarıyor, birer birer. Gencecik çocuklar ölüyor. Birisi yere düşüyor diğeri ona yardım etmeye giderken onu da vuruyor. Özellikle yardım edenleri hedef alıyor. Bu polis başta olmak üzere bir çok polisin yüzü çok açık bir biçimde görünmesine rağmen mermi çekirdeklerine kadar her şeyi toplayıp biz savcılığa bizzat kendimiz götürüyorduk. Delil toplama işi aslında savcılığın işi. Bunu da polis aracılığı ile yapıyorlar. Delil toplayan polisler de ya olayın faili olanlar ya da onların arkadaşları. Dolayısıyla zaten delilleri karartmaya açık bir durum var” diye konuştu.

‘Cezasızlıkla sonuçlandı’

17 kişinin yaşamını yitirdiği Gazi Katliamı’nda savcılığın yalnızca yaşamını yitiren 7 kişiyle ilgili dava açıldığını belirten Tuncer, “Tespit edilen 20 polis hakkında 7 ölüm ve beş yaralanmaya ilişkin dava açıldı. Dava sonucunda sadece olaydan sorumlu olan Adem Albayrak ve Mehmet Gündoğan isimli polislere ceza verildi. Diğer ölümler için failleri belli olmadığı bahanesi ile dava açılmadı. Oysaki binlerce polis görevliydi ve birçoğunun yüzü açık şekilde görünüyordu” dedi. Dava sürecinde sanık avukatlarının, “Müvekkillerimiz vatan hainleri, teröristlere karşı silah kullanmıştır” diyerek savunma yaptığını belirten Tuncer, tutuklu olarak yargılanan sanık polis Mehmet Gündoğan’ın, “Çıkında hepinizi tarayacağım” diyerek aileleri tehdit ettiği celse de serbest bırakıldığını söyledi. Sanık polislerden Albayrak ve Gündoğan’a 1 ile 3 yıl arasında hapis cezası verildiğini, bu cezaların da “Meşru müdafaa” ve “Meşru müdafaanın yerine getirilmesi” gerekçeleriyle indirildiğini söyleyerek, ” Dava sonucunda 18 polis beraat etti, diğer iki polisin cezasını çok bulan Yargıtay ise bu polisler hakkında beraat kararı verdi, yani dava cezasızlıkla sonuçlandı” diye konuştu.

Gazi Katliamı dosyasında zaman aşımı tehlikesi

Yargıtay kararının ardından AİHM’ye başvuru yaptıklarını ve “Yaşam hakkını ihlal” suçunu işlediğine karar verilen Türkiye’nin AİHM tarafından mahkum edildiğini belirten Tuncer, Gazi Katliamı dosyasında zaman aşımı tehlikesine dikkat çekerek, şöyle devam etti: “Bu dosyalarla ilgili açılan davaların hepsi göstermeliktir. Bizim dönemin Başbakanı Tansu Çiller, Emniyet Müdürü Necdet Menzir ve İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu gibi isimlerin tamamına ilişkin suç duyurusunda bulunduk. Bütün amirlerin yargılamasını istedik. Dava açılmadı, açılan davalarda da göstermelik yargılamalar yapıldı. Tanık olarak dinlenilmesini istediğimiz Hanefi Avcı başta olmak üzere pek çok devlet görevlisi için, ‘sanık olamadılar bari tanık olsunlar’ diye talepte bulunduk. Mahkeme bu tanıkları dinlemek istemedi ve katliamı bu şekilde örtbas ettiler. Herkes biliyor Gazi Katliamını kimin yaptığını, adalet sadece mahkemelerle sınırlı değil, hiçbir şey cezasız kalmaz.”

http://www.ozgur-gundem.com/

Benzer Haberler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün